26

2.1K 235 21
                                    

"Beomgyu bu şortu alacak mıyız?" Beomgyu yüzünü kapatam bir yığın kıyafetin arasından kafasını uzattı ve Taehyun'a baktı. "Alalım."
"Güzelim her sorduğuma alalım diyorsun da nereye sokacağız biz bu kadar kıyafeti?" dudaklarını büzdü. "Ama hepsini giymek istiyorum hyung."
"Tamam iyi alalım bunu da." zaferle sırıttıktan sonra dikkatini yeniden önündeki yığına çevirdi. Taehyun'un yardımıyla dolabını yere boşaltmış ve gitmeden giyeceklerini ayırmaya başlamıştı. Ancak götüreceği şeyleri ayırdığı kenarda koca bir yığın oluşunca Taehyun delirip tekrar ayırması için Beomgyu'yu yığının başına dikmişti.

"Taehyun." aşağıdan gelen sesi duyar duymaz katlamaya çalıştığı tişörtü yatağa bıraktı ve kapıdan aşağıya seslendi. "Efendim teyze?"
"Gelip bir şeyler ye."
"Tamam birazdan geleceğim."

Beomgyu gülümsedi. Ailesi gün geçtikçe Taehyun'u iyice kendi çocukları gibi benimsiyordu ve bunu görüyor olmak onu mutlu ediyordu. Taehyun onun gülüşüne bakarak farkında olmadan gülümsedi. "Neye gülüyorsun?" dedi Beomgyu'ya yandan bir bakış atarak. "Hiç." Taehyun inanmasa da üstelemedi ve yatağa bırakılan kıyafetleri katlama işine geri döndü.

"Hyung." Beomgyu önüne gelen şortu sağlam eliyle iteledi ve yanına almayacağı kıyafetlerinin olduğu yığına attıktan sonra Taehyun'a baktı. "Efendim?"
"İyi ki buradasın."

Taehyun gülümsedi. Ardından gözünü Beomgyu'dan çekmeden elindekileri bıraktı ve yanına gelip yere eğildi. Tam gözlerinin içine bakarken öne doğru uzandı ve öptü. Ne kadar çok öperse öpsün Beomgyu'nun dudakları her seferinde bir öncekinden çok daha farklı hissettiriyordu. Herkesin yüzünde olan basit bir parçaydı dudaklar, en azından o böyle düşünüyordu. Ancak Beomgyu'nun dudakları ev gibi hissettiriyordu. Dudakları onun dudaklarına sarıldığında yaşam o kadar da acı verici gelmiyordu. Korkuları teker teker kayboluyordu ve onun karşısında sevgi isteyen küçük bir çocuğa dönüşüyordu.

Geri çekildi ve eliyle Beomgyu'nun yüzüne düşen saçlarını geriye çekti. Beomgyu gördüğü en güzel şeydi. Gülümsemeye başlayışını izledi keyifle. O bir kez gülümsedi mi, tüm her şey iyileşiyor gibi hissediyordu. Her şey bir anda değerini yitiriyor ve tüm dünya Beomgyu'nun etrafında dönmeye başlıyordu onun için.

"Ne güzel bakıyorsun sen öyle." dedi Beomgyu gülümseyerek. "Sana bakarken gözümü bile kırpmak istemiyorum biliyor musun?" Taehyun'un cümlesinin hemen ardından Beomgyu'nun gülümsemesi daha da büyüdü ve uzanıp Taehyun'u yanağından öptü.

"Abi biz geldik!" aşağıdan Haerin'in sesi duyulduğunda, Taehyun dudaklarını sarkıttı ve gözlerini devirdi. "Hep en güzel anları yakalıyorlar." Beomgyu kıkırdadı. "Telafi ederiz üzülme."

Bir iki saniye daha birbirlerini izledikten sonra ikisi de ayaklandı ve aşağı indi.

**

"Hyung yavaş gitsene."
"Dinlemez ki o, illa kendi bildiğini yapacak." Haerin memnuniyetsizlikle hemen arkasında böbürlenmeye başlamışken gözlerini devirdi ve bahçeden girip evin kapısına ilerledi. Ayağının acıdığı falan yoktu ancak bunu etrafındaki kişilere anlatmakta güçlük çekiyordu çünkü inanmıyorlardı. "İyi olduğumu yüzüncü kez söylemem gerekiyor sanırım." derken bir yandan da cebinde anahtarını arıyordu. Bulamadığı için Haerin'e döndü ve avucunu açtı. "Anahtarını ver."

Haerin söylene söylene anahtarını çıkarıp abisine verdi ve Beomgyu'ya baktı. "Sen buna iyi katlanıyorsun he."
"Gören de canavarım sanacak."
"Sus sen."

İkisi birbiriyle atışmaya başlarken, Taehyun kapıyı açtı ve kenara çekilip Beomgyu'ya yol verdi. "Yerim." Beomgyu yanından geçerken öpücük atınca Taehyun güldü ve Haerin'in geçmesini beklemeden Beomgyu'nun peşinden içeri girdi. "Ayı!" Anahtarı kapının yanındaki dolaba attı ve oturma odasına doğru ilerledi. Evde kimsenin olmadığını düşündüğünden rahatça ilerliyordu. "Hyung," Beomgyu ondan bir adım önde olduğundan kapı eşiğinde durdu ve emdişeyle Taehyun'a döndü. "Ne oldu?"

stacy's brother • taegyuWhere stories live. Discover now