Bölüm Beş: Yuvamız

76 58 3
                                    

   Duyduğum güzel ses ve mis gibi koku karşısında, rahat bir uykudan uyanmıştım. Koku, omlet kokusuna benziyordu ve beni acıktırmıştı.
Kulağıma gelen ses ise, muhteşem bir ritimle şarkı söyleyen birine aitti.

"Gönül gözüm kapalı
Bilerek sana yazılıyorum
A penceresi aralı
Her yerine bayılıyorum

Yavrum baban nereli
Nereden bu kaşın gözün temeli
Sana neler demeli
Ay seni çıtır çıtır yemeli

Anam babam aman
Kaçın kurası bu
Ne baş belası bu
Ne gönül kirası bu, ah

Aman bize nasip olur inşallah
Boyuna da posuna da bin maşallah
Senden gelecek cefalara
Nazlara sözlere sazlara eyvallah"

Şarkıyı söyleyen bu ses, Alaca'ya aitti. Onu kısa süredir tanıyor olsam bile bunu anlayabilmiştim.

Sezen Aksu'nun, Kaçın Kurası şarkısını söylüyordu. Sesi o kadar güzeldi ki, sanki Sezen Aksu'nun erkek hali tam karşımda duruyordu.

Huzurlu bir ses ve mükemmel bir kokuyla uyanmıştım. Her şey istediğim gibiydi.

Bir dakika, huzurlu bir ses ve mükemmel bir koku mu? Neredeyim ben?

Ayağa kalkıp telaşlı adımlarla içeriye doğru yürümeye başladım. Bir evin içerisinde olduğumu fark ettim. Duvarlar rengarenkti. Tek bir renkle sınırlı herhangi bir şey göremiyordum. Pek fazla tablo yoktu fakat yanından gectiğim ormanın içinde olan bir geyik tablosu çok hoşuma gitmişti.
Mutfağa girdiğimde, kahvaltı hazırlayan Meltem ile karşılaştım.  Beni görmemişti. Tavada kırdığı yumurtalar ile omlet yapıyordu. Geldiğimi fark ettiğinde neşeli bir bakış attı. "Günaydın uykucu, hadi elini, yüzünü yıka da kahvaltı yapalım."

Güzel bir teklifti, fazlasıyla açtım. Ama şuan merak ettiğim şey neden burada olduğumdu. "Meltem, ben neredeyim?"

Meltem, soruma cevap verecekti ki Alaca, Sezen Aksu'nun şarkısıyla beraber içeri daldı. Beni görünce sevinç nidası eşliğinde 32 diş gülümsedi.
"Günaydın, bizde kahvaltı hazırlıyorduk."

Meltem bunu onaylamazcasına Alaca'ya bakıp surat astı. "Hayır Alaca, biz değil. Ben kahvaltı hazırlıyordum. Sen şarkı söyleyip, boş boş geziyordun."

Alaca ve Meltem'in hiçbir şey olmamış gibi davranması sinir sınırlarımı zorluyordu. Neden burada olduğumu, dün gece ne anlatmaya çalıştıklarını bana derhal anlatmaları gerekiyordu.

"Biri bana hemen, burada ne olduğunu açıklayabilir mi? Neredeyim ben?"

Birbirlerine bakmışlardı. Sonrasında kimse konuşmayınca Alaca, sözü devraldı.

"Yuvadasın. Burası bizim yuvamız ve artık sen de artık bizden birisin."
Bir evde olduğumu açık ve net bir şekilde görebiliyordum. Fakat neden onlardan biri olduğum hakkında ya da, niye şuan burada durduğum hakkında bir fikrim yoktu.
"Yuva mı? Ne yuvasından bahsediyorsunuz?"
"Alaca, doğru düzgün açıklayamadı. Ben sana anlatayım, seni kötü dedenden kaçırdık ve yaşadığımız yere getirdik."

Harika! Beni yıllarca büyüten dedemden kaçırıp buraya getirmişlerdi. Ve şimdi de onun kötü biri olduğunu söylüyorlardı.

"Hayır Meltem, beni kötü dedemden kaçırıp, rızam olmadan buraya getirdiniz. Rızayı unutma."
"Ee kaçırmakla aynı şey olmuyor mu?" Diye sordu, Alaca.
Ve Meltemle aynı anda "Sen sus Alaca." Demiştik.

PAYİDARI ARAMAKWhere stories live. Discover now