Bölüm Sekiz: Tanışma

61 24 8
                                    

4 Aralık 2008

Yeni gelmiş kışın soğuğu her tarafa vuruyordu. Sokaklar soğuk, evler sıcacıktı. Birbirini seven aileler bu soğuk havada, sıcacık evlerinde oturuyor, sohbet ediyor, yemek yiyorlardı. Meltem için durum öyle değildi; Annesi fazla fatura gelmemesi için evi ısıtmıyor, kombiyi dahi açmıyordu. Meltem bu soğuk evde yaşamaya mahkumdu. Sadece annesinin onu kovduğu zamanlar dışarı çıkabilen bir çocuktu. Ne bir arkadaşı vardı, ne de bir tanıdığı.

Son bir yıla kadar bir sürü şehir değiştirmiş, mutlu bir aile olarak yaşamışlardı. Son bir yıla kadar, yani babasının ölümüne kadar.

Meltem'in babası eski bir taksiciydi. Ailesini geçindirmek için uğraşan, yürekli, sevgi dolu ve merhametli bir insandı. Annesinin tam aksi bir karaktere sahipti. Meltem'in annesi ortamdaki mutlu aile tablosunu zedelese bile babası her halükarda bunu düzeltmeye bilirdi. Ailesini toparlar, evin direği olduğunu her haraketiyle belli ederdi.

Taa ki, geçen yıl bir kalp krizinden ölene kadar. Meltem o günü her gece rüyalarında görüyor, kan ter içinde kalkıyordu. Rüyasında gördüğü bağırışlar, ağlayışlar, hüzün dolu anlar ve daha bir çok şey onu mahvediyordu.

Babası gittikten sonra annesi çok daha gaddar bir insana dönüştü. Eskiden kızına "Kelebek," derdi. Babası öldükten sonra sadece adıyla seslenmişti. Kızını okuldan aldı, evden çıkmaması adına her yolu denedi. Bunun sonucunda da başarılı oldu. Fakat bazı anlar vardı ki, inanılmaz agresif olup kızını evden kovuyordu. O günlerde Meltem, ara sokaklarda dolaşıyor, annesinin sinirinin geçmesini bekliyordu. Birkaç saat sonra eve döndüğünde annesi zaten ya uykuya dalmış oluyor ya da sessiz bir biçimde otuyordu.

Bugünde o günlerden birindeydi. Annesi işte çıkarılmıştı ve bunu Meltem'e bağlamıştı. Zaten her türlü yaşadıkları kötü olayı ne yapıp eder kızına bağlardı. Meltem bu duruma alışık olduğundan, annesinin onu suçlamasını garip karşılamamıştı. Fakat bilmediği bir şey vardı. Bugünkü evden kovuluşu hepsinden farklıydı.

Sarsak adımlarla yolda yürürken, annesinin ona söylediklerini düşündü. Meltem'e "Hayırsız bir evlatsın! Hiçbir işe yaramıyorsun, artık senden bıktım." Ve daha nicelerini söylemişti. Annesinin söylediklerine kırılıyordu. Ama artık alıştığından olsa gerek, eskisi kadar üzülmüyordu. Annesinin onu sevmediğini düşünüyordu, babasının ise onu çok sevdiğini. Çünkü babası kızına hiçbir zaman bu kadar kötü davranmamıştı. Annesi gibi küçük şeylere sinirlenmemiş, kızına şiddet uygulamamış ve her olayı üstüne atıp bağırıp, çağırmamıştı.

Meltem babasını çok özlüyordu. Eksikliğini her an hissediyor, kalbindeki boşluğu dolduramıyordu. Zaten doldurmakta istemezdi. Tek istediği annesinin bu boşluğu daha fazla açmamasıydı. O da olmuyordu işte.

Adımlarını hızlandırmaya karar verdiğinde havanın onu donduracağını düşünüyordu. Hava öylesine soğuktu ki, her adımında donacak gibi oluyordu. Yinede yapacak başka bir şeyi yoktu. Eve gitmeli, annesinin sinirinin geçtiğini görmeli ve yapmadığı şeyler için ondan özür dilemeliydi. Hayatı böyle işliyordu. Koşarken, kafasındaki ince kırmızı tacını düşürdü, bunu umursamadı. Bir saniye daha sokakta kalmak istemedi ve tacını arkasında bırakarak ilerlemeye devam etti.

Evine yaklaştığını fark ettiğinde, üstündeki montu düzeltti, adımlarını yavaşlatmaya başladı. Evine ulaşmayı gerçekten çok istiyordu fakat annesi, her yaptığında ona kızdığından dolayı, koştuğunu görüp yine kızını azarlayabilirdi. Rüzgardan dağılmış saçlarına çeki düzen verdikten sonra ağır adımlarla merdivenlere doğru ilerledi. Her attığı adımda içine kötü bir his doğuyordu. Bu his annesinin ona kızmasından mı kaynaklıydı yoksa başka bir neden mi içeriyordu, düşünemeden dairelerine çıktı.

PAYİDARI ARAMAKWhere stories live. Discover now