1.BÖLÜM: YEŞİL YILDIZ

232 11 4
                                    

Bölüm şarkısı~ Cem Özkan- koş koş koş koş (okumaya başlar başlamaz dinlemenizi tavsiye ederim. Hatta koş koş kısmına gelince okumaya başlayın. sjsjjsdj)

1. Bölüm: YEŞİL YILDIZ

"koş oğlum koş!" Nefes nefese Denizin koluna vurdum ve kahkaha attım. Deniz de benimle kahkaha attı. Bu mahallenin bize atadığı çok önemli bir görev vardı. Bu görev ise: Yeni taşınan komşumuzu çıldırtmaktı. Baya da başarılı olmuştuk.

"Durun laa! Gevşekler gelin buraya!" diye bağırdı bir elinde terlikle koşan adam. Tek ayağında terlik vardı ve diğer ayağında da kedicikli çorap vardı. Nerden bakarsanız bakın, bu yakışıklı ve sert görünümlü adamın çorabının mantığını çözemiyordunuz.

"Deniz üç deyince şu sokaktan sapıyorsun," dedim koşmaya devam ederken. Ortaya biraz daha eğlence katalım. "Artık kimin peşine takılırsa."

"Tamam kankiş," dedi sırıtarak. "Yok kaniş." Aynı anda saymaya başladık. Üç deyince ellerimiz havada çak yapıp sokaktan sapmasını izledim.

"Lan! Lan! Birde ayrılıyor laa..!" dedi tökezleyen adam. Kahkaha patlattım. Ankara şivesi vardı ve hem komik hem de çok tatlıydı. "Bekle laan!" diyerek benim peşime takıldı. "Ben sana taktım illa seni yakalayacağım!"

Koşmaya devam ederken sokağın sonuna yaklaşmıştım. Peşimden gelen adama bakmak için kafamı arkaya çevirdim. Adam hala benden uzakta duruyordu, yorulmuş görünüyordu. Az daha koşarsam ondan kurtulmayı başarabilirdim ama bugün şans benden yana değildi.

"Laaan! Aras yakala şu veledi!" diye bağırmasıyla önüme dönüp sert bir bedene çarpmam bir oldu. Çarpmanın etkisiyle geriye tökezledim, kolumu tutmasa şimdiye yeri boyluyor olurdum.

İşte şimdi tam anlamıyla sıçmıştım. Kolumdan tutan adama bakmadan önce peşimde Koşan adama baktım. İki metre ötede elleri dizlerinde soluklanıyordu. Sonra çekinerek kafamı kaldırdım. "Bu ne böyle? Hoaaay maşallah. Allah'ım sen dış görünüş dağıtırken ben şemsiye mi tutuyordum?"

Yani bende öyle kısa değildim ama bu da çok uzundu ve çok yakışıklı. Yüzü kirli sakallıydı, gözler yeşil ama ne yeşil yani. Saçları alnına düşmüştü ve dalgalıydı. Peki o uzun kirpikler ve burnu. Allah'ım bende güzelim ama bende bunun gibi olmak isterdim.

Çatık kaşlarla bir bana, bir soluklanan adama bakıyordu. Yüzsüzce gülümsedim. Kaşları iyicene çatıldı. "Abi! N'oluyor böyle?!" diye bağırdı. "Demek kardeşler. Abi kardeş Afrodit'in güzelliğini çalmışlar. O yüzden hakkımı helal etmiyorum. Belki ben daha güzel olacaktım."

"Ş-şey merhaba," dedim sesimi sakin tutmaya çalışarak. Kafasını salladı karşılık olarak. "Yüzsüz. Pardon asıl yüzsün benim. Sonuçta olay çıkartıp üstüne selam veriyordum."

"Bırakma şu veledi!" diye bağırdı ve doğrulup ağır adımlarla bize doğru gelmeye başladı.

"Sen hayırdır velet? Ne bu tantana?" diye merakla ve çatık kaşlarla sordu. "Velet? Velet senin ebendir."

"İlk olarak ben velet değilim," diyerek elimi cebime attım ve telefonumu çıkartıp fotoğraflara girdim, telefonu çevirip fotoğrafı ona gösterdim. "Geçen hafta 18 yaşına girdim tamam mı?" Doğum günü fotoğrafımı göstermiştim. Anlamayarak bana baktı, tek kaşını kaldırdı. Yüzünde napim ben bu bilgiyi dercesine bir ifade vardı.

"Hâlâ veletsin senden büyüğüm," dedi yandan sırıtarak. Gözlerimi devirdim ve kafamı abisine çevirdim. Bizim yanımıza yetişmesi için son iki adımı da aştı. Artık iki dalyan gibi adamın arasındaydım. Konuyu dağıtıp kaçmam gerekiyordu. Yoksa O kırk üç numara terliği yiyecektim.

MAVİ IŞIK ALTINDA|BXBWhere stories live. Discover now