18.BÖLÜM: KAVUŞAN DUDAKLAR

49 8 5
                                    

Bölüm şarkısı: Kargo- Yıldızların Altında

18. Bölüm: KAVUŞAN DUDAKLAR

(Hasan)

Zaman hiç ummadığımız kadar hızlı bir şekilde akıp gidiyor. Ne sen kaçırdığın bir günü umursuyorsun ne de bir başkası. Tüm gün yatıp bir şey yapmadan boş bir gün geçiriyor ve ertesi gün olduğunda pişmanlık duymadan buna devam ediyorsun.

Zaman akıyor ama bu sefer tersine. Elimde tuttuğum geçmişin kırıntıları eşliğinde eski zamanlara bir yolculuğa çıkıyorum.

Şuan yalnızım ama o zaman yüreğimde bile koca bir kalabalık vardı. Herkes birbirini seviyor, sayıyor; tabii kimse sırrımı bilmediği için bu böyle.

Öğrendikleri zaman ne sevgi kalıyor ne de saygı. Arkadaş dost demeden herkes bir tekme savuruyor. Zaten gurur denen şeyin adı bile kalmıyor ortada.

Bir kişinin sözüne kanılıp dinlemeden, sorgulamadan yüzüme tükürüldü. Çünkü ben sonuna kadar boka batmıştım onlara göre, o ise gökten inmiş bir melekten farksızdı.

Benim için de bir melekti o, kalbimin kapılarını açmış, misafir denemeyecek şekilde sahiplenmişti orayı. Ama onun kalbi bırakın bana açılmayı zincilerine bile yaklaştırmıyordu beni.

Olsun ben böyle alışmış, böyle sevmiştim. Fazlasında gözüm yoktu. Keşke onlarda bunu anlasa sessiz sedasız kabul etselerdi. Hatta çekil gitselerdi de beni bu duruma sokmasalardı.

Tek suçlu onlar değil, kırılan ve sessiz kalan kalbim en büyük ihanetti bana. Konuşsaydı açık açık, zorlasaydı onları dinletemeye. Hayır, o kırılmayı seçti. Beni de paramparça etti.

Elimde ki içki şişesini diktim kafama, gözlerim kapandı. Renkli ışıklar patlarken gözümün önünde, artık geçmişteydim.

"Hasan, kardeşim kalksana artık," dedi Fatih elinde bira kutusuyla. Gözlerim aralandı. "Ne oldu bir kutuya sarhoş mu oldun? Halbuki dayanıklıydın sen," dedi çarpık bir gülüş eşliğinde.

Gözlerim etrafta gezindi. İşte o sevdiğim yaz aynındaydık. 1987 yılının yaz ayı. Okul denen şeyi ben çoktan bırakmış, kendi hayallerimin peşine takılmıştım. Diğerleri ise okullarını okuyorlardıZaten sadece Fatih lise okuyordu. Kemal ve Ali üniversiteye geçeceklerdi. Bir ben aralarında boş geziyordum. Tabii bu diğerlerinin gözünde böyleydi. Ben kendi dükkanımı açıp işletmek istiyordum.

"Ben mi sarhoş olacağım? İşine bak, ben şöyle içkili, acayip havalı bir yer açtığımda da aynısını de bakalım," dedim oturduğum çimenlik yerden ayaklanırken.

"Tamam, Hasan en çok sen içiyorsun, sonrada hepsini işiyorsun tamam." Alay ederken söylediklerine karşı ensesine yapıştırdım.

"Zevzek zevzek konuşma lan," Fatih'i kolumun altına aldım ve saçlarını dağıttım.

Karşı sokaktan saçlarıyla göze çarpan Ali ve onun arkasından gelen Kemal'e takıldı gözlerim. İçimde hoş bir çırpınış oluşmuştu onu gördüğüm o zaman. Şimdi ise sadece acı...

İyi diye adlandırdıkları kıvırcık saçlar, melek sanılan bu adam: kendi oğlunu günahlarının cezasını çekmesi için geride bırakacak kadar kötüydü halbuki... 

MAVİ IŞIK ALTINDA|BXBWhere stories live. Discover now