16.BÖLÜM: EMANET EDİLEN MEKTUP

51 10 2
                                    

Bölüm şarkısı- Graice Abrams~ Will You Cry?

When you talk you get shallow
Where I walk you don't follow
When I scream you're my echo
Wil you cry if I let go?

16. Bölüm: EMANET EDİLEN MEKTUP

Koca bir gün, nasıl geçmişti bilmiyorum. Ama oldukça yoğun geçtiğinin gayet farkındaydım. Şimdi Kemal amcaların evinin bahçesinde oturmuş soluklanıyorduk.

Hanife teyze gün içinde karakola gidip ifade vermişti. Polisler gelip evlerini aramış ve belli bir miktar uyuşturucu bulmuşlardı. Ardından Cahit denen piçin eve gelmesini bekleyip geldiği gibi üstünü aramışlardı. Üzerinde de uyuşturucu bulununca tutuklanmıştı.

İfadesini alınca da uyuşturucu çetesinde olduğunu hatta sadece satıcı olmakla kalmayıp üretimede de yardımcı olduğunu öğrendik. Kendisi sadece onlara içeride yardım etse de baya bir işe yarıyormuş. Tabii yakalanır yakalanmaz herkesi hiç düşünmeden satmıştı.

Birde darp raporu vardı, onunla da birlikte hapse girmesi kesinleşmişti. Mahkeme olacaktı ister istemez ama artık bizlik bir durum yoktu ortada. Zaten alınmış ifadeler vardı.

Şimdi ise Anıl eşyalarını toparlamak için evine gitmişti, Mustafa ve Deniz de peşine takılmıştı. Bende gitmek istemiştim ama çok yorulduğumu söyleyerek bir şekilde burada kalmamı sağlamışlardı.

Az önce Anıllar için gidecekleri -kasabanın olduğu- şehire bilet almıştık. Kemal amca, Hanife teyzenin yaralarına bakmış, yolculuk yapıp yapamayacağını söylemişti. Çok şükür ki yolculuk yapamayacak kadar ağır değildi.

Anıl'ın gidecek oluşunun burukluğunu taşırken oturduğum sandalyeye biraz daha yayıldım ve kafamı yukarı kaldırıp yıldızlara baktım.

Kemal amca çay yapmak için mutfağa gitmişti. Ceyhun abi ve Zehra abla dışarıda işleri olduğunu söyleyip çıkmışlardı.

Yanımda hissettiğim hareketlilikle bakışlarımı oraya çevirdim. Aras yanıma bir sandalye getirmişti ve şimdide oraya oturuyordu. Oturunca dönüp bana baktı, yeşil gözleri karanlık geceye rağmen ışıl ışıl parıldıyordu.

Bu durum hoşuma giderken ister istemez gülümsemiştim. O da karşılık olarak dudaklarını kıvırmıştı. Bakışları yüzümü çevrelediği sırada kaşları çatılmış, yüzü düşünceli bir hal almıştı.

İçimde oluşan 'Acaba yüzümde bir şey mi var' hissiyle elimi yüzüme attım. Bir eli aniden yüzümü bulurken istemeden irkilmiştim, elini hafifçe yukarı aşağı yaparken sanki bir şeyleri kavramaya çalışıyor gibiydi.

"Yav sen ne yapmaya çalışıyorsun?" diye sordum çatılan kaşlarımla. Bakışlarını yüzümden gözlerime tırmandırdı.

"Senin sakalların çıkıyormuş ya," diye mırıldandı. "Ben seni köse sanıyordum." demesiyle gözlerim şaşkınlıkla açıldı.

"Ne alaka be?" diye sordum hayret dolu sesimle. Cidden köse gibi mi duruyordum?

"Ciddiyim, sakalın çıkıyormuş gibi durmuyorsun," dedi bakışları yine yüzümü turlamıştı.

"Tamam, belki daha o kadar çok çıkmıyor ama çıkıyorlar yani. Biliyorsun ki bazılarının ki erken bazılarında ise geç çıkıyor." dedim açıklama yapmak için. Hep babyface yüzle geziyordum çünkü daha çenemin altında ve az biraz üstünde çıkmaya başlamıştı.

Çıkacağını biliyordum ama kim bilir ne zaman çıkardı artık. "Haklısın, benim ki 9. sınıfın başlarında baya baya çıkmaya başladı. Erken çıktı diğer arkadaşlarıma göre," dedi. Yüzünü incelediğim zaman kirli sakalları vardı. Bazen kirli sakal kullanıyordu bazen de sinek kaydı. Ama ben en çok kirli sakalı yakıştırıyordum.

MAVİ IŞIK ALTINDA|BXBDonde viven las historias. Descúbrelo ahora