38. Bölüm

2.8K 196 31
                                    

Günün ikinci bölümü, karıştırmayın.

~yazarın bakış açısı~

Mahir dizleri üzerine çökmüş, elleri ile de haremin taşlığına vuruyordu.

"Allahım lütfen, sana yalvarıyorum bir yerden çıksın." Diye yakarırken Halime göz yaşlarına hakim olamadı.

Mahir onun elinde büyüdü sayılırdı, Hanifenin hizmetinde olduğu zamanlarda doğmuştu Mahir, Halime de ona bakmıştı uzun süreler boyunca.

Daha fazla dayanamayıp, yanına doğru adımlarken "Hünkarım, kalkın." Dedi dolan göz yaşları yüzünden düşerken, çıkan boğuk sesiyle.

"Hiçbir yerde yok." Dedi titreyen sesiyle, Halime yüzünü havaya kaldırarak "İnanıyorum ki bulacağız, siz padişahsınız, çok güçlüsünüz. Emrinize amade bir sürü adamımız var, bulacaksınız." Dediği zaman Mahirin gözlerinden yaşlar düştü.

Belki de Mihri kendi öldürmüştü? Bunun bir sorumlusu varsa o da kendiydi. Sevdiği adamı kendine öldürürtmüş olabilir miydi?

İçini çekerken "Bütün harem, ayağı kalksın." Dedi Halimenin yüzüne karşı.

Hareme dönerken "Sarayın her yerini arayın, bir yeri bile atlamayın. Onu bulun." Diye emir verdi.

Cariyeler anında "Emredersiniz Hünkarım." Derken Halime'ye döndü.

Halime başını kaldırdı ve "Bulacağız onu hünkarım, ben ağalarda az evvel haber etmişimdir, onlarda arar." Dediği zaman Mahirin gözleri mutluluktan doldu.

Halime'ye sarılırken, Halime de karşı gelmedi ve ona karışılık verdi.

Birbirlerinden ayrıldıkları zaman "Ben gideceğim, yeniçerilere de haber vereceğim, sarayın yakınlarını arasınlar onu bulacağız." Dediği zaman Halime hızla kafa salladı.

"Benim yapabileceğim bir şey olursa mutlaka haberim olsun hünkarım." Dediği zaman Halime, Mahir hızla kafasını salladı.

Sevdiği adamı bulacaktı, çünkü Mahir onsuz yaşayamazdı. Mihri yoksa Mahir de yoktu!

~~~~

"Tamam ağalar, siz gidin. Bundan sonrasını ben hâllederim." Dediği zaman Ahsen, bir ağa ona döndü.

"Ne var bu sandığın içinde bu kadar ağır?" Diye sorunca. "Sana ne ağa, sana ne? Cengiz Paşamızın hususi eşyalarıdır. Seni ilgilendirmez." Dediği zaman ağa güldü.

"Yalnız mı kalacaksın bu koca ormanın ortasında?" Diye konuşunca Ahsenin gözleri irileşti.

"Defol olun, gidin yoksa elimden bir kaza çıkacak." Dediği zaman diğer ağa, konuşanın Ağa'nın kolundan tuttu ve "Yürü." Dedi umursamadan.

İkiside beraber ilerlerken, Ahsen kapının önündeki sandığı ucunda tuttu ve içeri doğru sürüdü.

İçeri geçip, kapıyı kapattığı zaman kapıyı anında kitledi. Sandığı yönelirken, kapını tuttu ve açtı.

Karşındaki manzara karşında çığlık atıp, geriye adım attı. Mihrinin yüzü kan içindeydi.

Ahsen, hemen nabzına bakarken yaşadığını anladı. Derin bir 'oh' çekerken yanda duran sandelyeyi aldı ve odanın ortasına koydu.

Mihriyi zar zor sandıktan çıkarıp, sandalyeye otururken nefes nefese kaldı. Sandığı hemen ayağı ile kapatırken, gözleri masa üzerindeki ipe kaydı.

İpi alıp, sandalyede baygın yatan bedeni bağlarken içinde bir sızı oluştu. Saniyeler sonra bağladığı bedene bakarken yüzü düştü.

Aylarca bu adamın hizmetini yapmıştı, yeri geldiğinde bu adamın sofrasına oturmuştu. Şimdi ise resmen yediği kaba pisliyordu.

HünkarımOù les histoires vivent. Découvrez maintenant