0.9

17.3K 709 224
                                    

Telefon elimden yatağın üzerine düşerken istemsizce bakışlarım üzerime kaymıştı. Askılı ile bile terlediğimiz havada klimayı sonuna kadar açıp boğazlı pijamamı ve pembe kulaklı tacım ile uzanıyordum.

Kısacası zerre ciddiye alınacak bir tipim yoktu.

Hızla telefonu alıp ayaklandığımda içten içe hem orada olmasını hem de şaka yapmış olmasını diliyordum.

Siz: Benim kapımda mısın?

Kortaç: Sana yazdığıma göre?

Siz: Sen her konuştuğunun kapısına mı gidiyorsun?

Kortaç: Bunu kapıyı açtığında konuşsak?

Daha fazla oyalanamayacağımı bildiğimden pijamamı çekiştirip olabildiğince düzgün durmasını sağladım. Kulpu çevirip kapıyı açtım.

Kortaç elinde tuttuğu poşet ve kucağında duran Yaz ile masum masum bana bakarken hafifçe gülümsedi.

"Küçük bir misafirim de var kendimle beraber, umarım kabul edersin bizi."

Yaz bana döndüğü gibi kucağıma atılmak için debelenirken ona yaklaşıp kollarımı açtım.

"Baba, abba."

Yüzüme yerleşen istemsiz tebessüm ile kollarımı bedenine sardım. Minnacık kollarını boynuma dolayıp yanağıma küçük bir öpücük kondurdu.

"Seni görünce hemen sattı beni görüyor musun? Gerçi haklı, bende olsam seni seçerdim."

İçeri girdiği sırada bende yazla beraber salona geçtim. Parmaklarını yüzümde gezdiriyor ve kendi kendine gülüp duruyordu.

"Sen çok mu güzelsin acaba?"

Anlamış gibi gülümsemesi daha da büyürken başını omzuma yasladı.

Oldum olası bebekleri çok severdim, onlarla ilgilenirken her şeyi unutur yaşadığım her türlü sıkıntıyı stresi bir kenara atardım. Bütün mahallenin çocuklarına en az bir kere olsun bakmışlığım vardı ve sapık gibi yolda gördüğüm her bebeği öpüp kucaklamamak için kendimi zor tutuyordum.

"Sen bu havada bu yorgan misali şeyle nasıl duruyorsun?"

Yanıma gelip omzumdan kumaşa dokunarak başını iki yana salladı. 

"Depresyon pijamam benim bu, klimayı açıp böyle duruyorum ben."

Evet kafamda biraz sıkıntı var kabul ediyorum. 

Poşetten çıkardığı iki kahveyi ve biberonu sehpanın üzerine bıraktı. Yaz ne durumdaydı bilmiyorum ama sessizce duruyor ve düzenli nefesiyle uyuyor gibi duruyordu.

"Ne yapıyor şu an?"

Başımı onu rahatsız etmeyecek şekilde kaldırdım. Kortaç eğilip yüzüne baktığında fazlasıyla masum bir tebessümle doğruldu.

"Uyumuş."

Gülümsemesi benimde dudaklarıma bulaşırken kollarımı bedenine sarıp doğruldum. 

"Yatağıma yatırsak çok dönüp de düşer mi yataktan? Ya da uyanınca ağlar mı direk yoksa kendi inmeye çalışır mı?"

"Sakin uyuyor ayrıca uyanmaz gece uykusu deliksiz oluyor genelde."

Başımı sallayıp odama doğru adımladım. Yaz'ı yatağın ortasına yatırıp dört bir tarafını yastıklarla destekleyerek ince bir örtüyle üzerini örttüm.

Bir bebeğin üşüyecek olma ihtimali bana her zaman korkunç bir şeymiş gibi gelmişti. Bu yüzden hava kaç derece olursa olsun ince bir çarşafı dahi üzerlerine örterdim.

"Yan yana gelince daha iyi anlıyormuş insan."

Bana doğru fısıldadığında odadan çıkıp koridora doğru adımlamaya başladım. Peşimden beni takip ediyordu.

"Neyi?"

Kahveleri alıp balkona çıktığımda karşımdaki koltuk yerine yanıma oturdu. Yüzünde anlamlandıramadığım bir ifade vardı.

Aynı zamanda beynim amboleydi. Dün onca içkinin etkisi, kafede yaşadığım şok sonrasında abimle konuşurken Pusat abinin gelmesi ve şimdi de bir anda Kortaç'ın evimde benimle kahve içiyor oluşu... Sanki saçma sapan bir rüyadaymışım gibiydi.

"Yaz... sana çok benziyor. İlk çocuğu biz yapmadan sana benzettiğimize göre ikinci çocukta Yaz'ı örnek almalıyız."

Gülerek konuşsa da benim kalbim içeride adeta bir ritim bozukluğu yaşıyordu.

Evet gerçekten Yaz bana çok benziyordu ama böyle bir şeyi düşünebileceği hiç aklıma gelmemişti. 

"Artık tek başıma ona yetememeye başlıyorum, malum kız babası olmak kolay değil ama, tek başına bir ebeveyn olmak çok zor. Saçını toplayışımı şimdiden bile beğenmiyor."

Kıkırdadım. 

"Bence sen ona hem anne hem de baba olursun ve  bunu gerçekten hakkıyla yapabilirsin. Emin ol o zaman bir anne aramaz bile Yaz."

Kahvesinden bir yudum aldığında bakışları tekrardan beni buldu. Ama bu sefer daha farklı bakıyordu. 

"Belki de Yaz'ın bir anne isteğinden önce ben bir hayat arkadaşı istiyorumdur kendime?"

Başımı bile sallayamadım. Öylece duruyordum ve nasıl bir tepki vermem gerektiğini kestiremiyordum.

"Bir ay öncesiyle şu anın nasıl bir farkı var inan bilmiyorum ama bende hiçbir şeyi düşünmeden şu an ne doğru geliyorsa onu yapmak istiyorum."

Ellerimde duran kahveyi sehpaya bıraktı.

"Olur mu olmaz mı bilmiyorum, ya da bana olan düşüncelerin devam ediyor mu... Ama ben istiyorum Ela, yıllardır anlamadığım şeyi artık anlamaya başlamışken kaybetmek istemiyorum."

Sanırım üzerimdeki pijama bile ince gelmeye başlamıştı çünkü bedenim öyle bir buz kesmişti ki parmaklarım titremeye başlamıştı.

Bunu fark etmiş olacak ki derin bir enfes alıp ellerimi ellerinin arasına adeta hapsetti.

"Bu sefer abinin yanına giderken beni de götür istiyorum."

Parmaklarını parmaklarımın arasından geçirip sıkıca tuttu.

"O zaman da ellerimiz aynı bu şekilde dursun, bundan sonra yaşlarının sadece mutluluktan dökülmesini istiyorum. Ve..."

Bakışlarına yerleşen hüznü ile boştaki elini bana uzattı ve yanağıma dökülen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı.

"Sen merhemsiz kalmazken bende kurşun yaramı hatırladığım her an o soğuk mezar taşına gitmektense dizlerine yatıp her şeyin geçeceğine inanmak istiyorum."

💐💐💐

Ay ay ay bunlar oldu mu sizce ne?

AMA BEN TEXTING DEDIM BUNLARIN AYRI KALMASI LAZIIIM DHDHHD

NEYSE BEN HALLEDERIM ONU.

Nasılsınız canlarım, nasıl gidiyor hayat?

Bölümü beğendiniz mi?

Oy ve yorumlarınızı, kitabın gidişatı hakkındaki düşüncelerinizi buraya bekliyorum.

Yazar hesabımı instagramdan takip etmek isterseniz adım: @yazar_asiyezeynep

Hepinizi oraya da bekliyoruum 💕

Kocaman öpücükler, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalııııın💐💕

BİR AKIM MESELESİ /TEXTİNG (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin