2.3

14.6K 447 130
                                    

Kapı kilitli duruyordu. Annemleri geçirmek için giyindiğim kalın kazağımla odamda oturuyordum ve Kortaç'dan hala ses seda yoktu.

HAYIR BU FIRTINA ÖNCESİ SESSİZLİK Mİ ONU DA ANLAMIYORUM Kİ!

Stresten boğazım iyiden iyiye kurarken Yaz'ı son kez bir kontrol edip aşağıya indim. Ortalıklarda gözükmüyordu. 

Kazağım hala üzerimdeydi. Ve altına tayt giymiştim.

Evet beni de o koruyacaktı ya, eminim.

Koca bir bardak suyu mideme indirip bir bardak da yanıma aldım. Su bardağını titreyen ellerim ile zar zor içerken sürekli arkama bakıp duruyordum. Bir daha bu riski alıp da aşağıya inecek cesareti bulamazdım.

İkinci kata geldiğimde sessizce kapısının önüne baktım. Aralık duruyordu.

İçeriye girip girmemek arasında kalırken bir anda belime uzanan el beni merdivenin ilk basamağına çekmiş, sırtımı duvara yaslamıştı.

Üzerinde bir şey yoktu ama nefes nefeseydi.

"Ne yapıyorsun?"

Sesli bir şekilde yutkundu ve bakışları dudaklarımdan gözlerimi zor zar tırmandı. 

Nefes nasıl alınıyordu?

"Seni arıyordum."

Eli kazağımın altından çıplak tenime değiyordu. Tutmasaydı eğer, çoktan yeri boylamıştım.

"Görmeyi beklediğin manzara tam olarak buydu değil mi?"

Nefesi dudaklarıma çarpıyordu ve yüzünde alaycı, olduğumuz durumdan fazlasıyla memnun bir ifade vardı. 

Kazağımın altındaki eli bel boşluğumu okşuyordu ve sanki yüzüme yüzüme çarpan nefesi yetmiyormuş gibi bu benim düzgün düşünmemi engelliyordu.

"Eli ayağına dolanmış, kafası karışmış, hatta düşünceleri şehvetinin gerisinde kalmış bir Kortaç..."

Elimle alnımı kapattım.

"Ne yapıyorsun?"

Başımı iki yana salladım.

"Aklımı okumanı engelliyorum, çünkü orada görmemen gereken çok şey var."

Gülerek başını önüne, yani bana doğru eğdi. Gülüşünün sesi o kadar boğuktu ki yeni uyanmış gibi geliyordu.

Hani şu biz kızların duyunca ağzımın suyu akan o ton gibi....

İkinci eli de kazağımın altına girerken irkildim ve o bunu fırsat bilip beni daha da kendine çekti.

"Az sonra göreceğim şeyler gibi mi?"

O an işte bir şey kopmuş ve iki yana uzanan dudakları sertçe dudaklarımı bulmuştu. Belimdeki eli kalçama uzanıp beni havalandırmıştı.

Bacaklarımı beline doladığım gibi ikimizi birden yukarıya çıkarmaya başladı. Ama o anlarda bir saniye dudaklarımız ayrılmamıştı.

Kapıyı ayağıyla açıp içeriye girdi.

Terlemeye başlamıştım ama bu üzerimdeki kazaktan hariç bir şeydi.

Alnını alnıma yasladı. Nefes nefese kalmıştık. Dudakları konuşmasa da gözleri çok şey anlatıyordu. Ve anlattığı her şeyin sonunda biz yanımızda duran yatakta oluyorduk.

"Sen beni böyle..."

Derin bir nefes aldı. 

"Her an nasıl aklımda kalıyorsun da hiç gitmiyorsun oradan? Nasıl yapabiliyorsun bunu?"

BİR AKIM MESELESİ /TEXTİNG (TAMAMLANDI)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt