AŞK DENİZİ

291 195 175
                                    


İyi okumalar:))))
🦋🦋🦋

Benim hayatım bomboşdu her zaman olduğu gibi amaçsızca yaşıyordum, ne hakettigimi bilmeden hiç bir hayal kurmadan, ümitsizlik ve umudun arasındaki bağı hiç görmeden yaşıyordum işte.
Peki sahiden bu hayatta bir yerim olsa orda kalmak için çabalarmıydım..

Bir kalbim vardı, ama sadece atıyordu, neden hiç bir his duymuyordum. Yaşama inancı kalmış bir beden değildi benimkisi.
Bir rıhtımdı kimsenin uğramadığı, bir sokaktı çıkış yolunun hiç olmadığı. Sokak lambaları hep vardı ama hiç yanmamıştı, evler hep vardı ama hiçbir yaşanmışlık belirtisi bulunmamıştı, bu ruh hep vardı ama hiç bir zaman uyanmamıştı..

Bu sözleri duymayı hiç istemezdim, babamın yaşadığını söylemişti şimdi ise onu öldürdüğünü söylüyordu.
Bir insan bu kadar kötü olmamalıydı, sevdiği adama nasıl böyle şeyler yapabilirdi.

Babamı birdaha göremiyecekmiydim? Onun kokusunu hiç duyamayacakmıydım?
Saçımı okşamasını, şakağımdan öpmesini hiç hissedemeyecekmiydim?

Saray dışına çıktığımda hep kız çocukları görürdüm, küçücüklerdi, annesi ve babasıyla birlikte yürümekten keyif alıyorlardı.
Ben o hissi hiç tatmamıştım.
Neden bu kadar acıyla yaşamak zorundaydım ki, bundan sonra kimin için yaşayacaktım.

Bu zamana kadar babamı bir kerede olsa görmek umuduyla yaşamıştım.
Şimdi ise bomboş ellerimle yürüdüğüm dikenli yolları tekrar dönüyordum, yolun sonu çiçeklerle kaplıydı ama annem o kapıyı bir daha açılmayacak şekilde kapatmıştı ve o dikenlerin acısını tekrar tadarak dönmemi istiyordu. Neden beni dünyaya getirmişti? Neden nefes almama izin vermişti. Benden böyle nefret ederken neden her gün yüzümü görmek istiyordu?

"Sen ne diyorsun, bunu yapmış olamazsın. Babamı benden alamazsın. Senden nefret ediyorum. Sen-" hıçkırışlarım boğazımı dügümlüyordu. Konuşamayacak kadar kötü hissediyordum.

"Ne sandın babanın yaşadığını mı? Birdaha karşıma geçip emirlerime itaat etmezsen veya baş kaldırırsan, sende babanın yanını boylarsın."
bu kadın yaşamamalıydı, yerimde sanki çivilenmiştim neden konuşamıyordum.

Gözlerimden yaşlar dökülmüyordu, acılar dökülüyordu.
Susmuştum nedenini bilmiyordum tek kelime dahi konuşmak istemiyordum. Ne diyebilirdimki, ondan ne kadar nefret ettiğimi daha kaç kez dile getirebilirdim.

"Sen hala yaşadığımımı sanıyorsun. Buna yaşam mı diyorsun?
Bütün umutlarımı aldın. Bende senin elinden sadece bir şeyi alacağım, canını anladın mı?" yüzünde hala insana acı veren gülümsemesi vardı.

Canımın yanmasından zevk alıyordu. Beni hiç sevmemişti, her defasında bunu bana hissetirmeyi başarmıştı.

Edward'a gidecektim, sonu ne olursa olsun düşünmeden bunu yapacaktım. Artık dayanacak gücümde sabrımda yoktu. Babamın intikamını alacaktım.
Artık bu saray onun ancak mezarı olabilirdi..

Odama doğru koşuyordum, sanki beni orda bir umut bekliyordu.
Yaralarımı saracak acımı dindirecek bir umut. Dokunduğum duvarlar sanki buzdan yapılmıştı. İçimde yanan ateşi söndürmek için çırpınıyorlardı,
ama nafileydi o ateşin sönmeye niyeti yoktu, dahada alevleniyirdu.
Odamın önüne geldiğimde nefesim kesilmişti. Soluk borumdaki hırıltılar kulaklarımda çınlıyordu.
Kapıyı açacak gücüm yoktu.
Sanki organlarım benden bağımsız hareket ediyordu.

"Katarina" odanın içinden bi ses geliyordu, bu sesi tanıyordum, Edward'ın sesiydi, ama bu saatte burda napıyorduki.

Gücümü son kez topladım ve kapıyı açıp içeri girdim. Oda karanlıktı ilerde ise hafif bir mum ışığı yanıyordu.

İHANETİN KEFARETİ (ARA VERİLDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin