8. Bölüm Yolculuğun Başlangıcı

95 19 47
                                    

Güneş ışığı camdan süzülüyor genç'e sabah olduğunu müjdeliyordu. Yorgunluktan bitkin düşmüş Todoroki göz kapaklarına düşen güneş ışınlarına karşı gelerek pencereye arkasını dönüyordu. Ne olduğu anlaşılmayan bir kaç kelime mırıldandı ve uykunun sıcacık kollarında yatmaya devam etti, ta ki bir şeyin kırıldığını belli eden o yüksek sesi duyana kadar. Gözlerini hızla açtı ve kafasını sesin geldiği yere döndürdü, kedi eşyaları yavaşça masanın üzerinden yere ittiryordu, kırılan şey ise sadece bir bardaktı, (amk kedisi)

Kedi patisiyle muma doğru hamle yaptı, bunu gören Todoroki düşen mumu son anda yakaladı. Kedi insanın ruhuna bakarmışçasına oğlana baktı, masadan aşağı indi ve yere oturdu. Miyavladı ve Todoroki'nin gözlerine baktı, kedi bir şey anlatacakmışçasına ağzında dergi ile geldi ve kedi mamasını gösterdi. Elini yüzüne vurdu yavaşça genç, tabi ya kedi acıkmış olmalıydı. Kendisi yanına aldığı soba paketlerinin birini açtı ve kaynar suyla dolu olan tencereye boşalttı, sonra kediye kedi mamasını verdi, ikiside atıştırdıktan sonra gitme vakti gelmişti. Todoroki babasının kartını bulamamıştı ama sorun değildi, şifresini ezbere bildiği için internetten alışveriş yapabiliyordu. Taksi çevirdi ve gideceği otobüs durağının adını söyledi, taksi kediye pek iyi bakmasa da Todoroki başka birine binmedi. Durağa kadar gökyüzünü izledi ve aklından çıkmayan düşünceye takıldı, "Acaba yetişebilir miyim?" Araba durduğunda genç geldiklerini anladı ve araçtan indi, otobüs biletinin saatine baktı ve acele etmesi gerektiğini fark etti. Otobüs birazdan kalkacaktı bu yüzden aceleyle bindi, koltuğunu buldu ve yerine oturdu çantasına sakladığı kedi nefes alması için açık bırakılan delikten dışarıyı izliyordu.

4 saatlik yolculuktan sonra indi ve diğer otobüs durağına kadar yürüdü, böyle devam ederken hava kararmıştı ve gideceği yerden sonrasına yürümek zorundaydı. Dişini sıktı otobüsten inerken her an yere düşecekti sanki nihayet gelmişlerdi ve kediyi çantadan çıkardı. Yemyeşil çimlerin arasında kalan toprak yola vardıklarında kediyi kucağına alıp koşmaya başladı, uzun süre böyle devam etti, daha çok yolu vardı ama gencin bacakları biraz bile yürüyemeyecekti sanki. Sonunda etrafında rüzgarda dans eden ağaçların yaprakları ve ağaçlar, çimler ya da göz kamaştıran ilk defa gördüğü ve kokusunu içine çekmek istediği o çiçekler kaybolmuştu. Geldiği yer küçük bir köydü toprak yolu takip ederken ise epeyce bitkin düşmüştü, sırtını bir evin duvarına yasladı ve gökyüzüne bakarak iç çekti. "Neredesin, nasılsın, ne yapıyorsun bilmiyorum ve bu beni deli ediyor Luna." Diye ifade etti duygularını masmavi uçsuz bucaksız göğe.

"Luna'da kim?" Küçük bir kız çocuğunun sesiyle irkildi, kafasını çevirdiğinde küçük kız ona baktı, ve "Vay canına!" Demekle yetindi, "Benim arkadaşımdı, peki sen kimsin?" Küçük kız yüzündeki sıcak gülümsemesiyle gencin sorusunu cevapladı, "Yuichi Hana" Todoroki etrafına bakındı ama kızın ailesi olabilecek kimse göremedi, "Annen ve baban nerede?" Küçük kızın gülümsemesi bir an bozuldu ama sonra zoraki olduğu belli olan bir gülümseme geldi yerine. "Annem kardeşimi doğurduğunda öldü, babam ise depresyona girdi ve her gün şişelerce alkol tüketmeye başladı, ben okuldan kardeşimle beraber döndüğümde ise..." yutkundu ve devam etti, "o kendini asmıştı." Todoroki kızın durumuna üzülmüştü, hiç düşünmeden ağzından şu kelimeler döküldü "Kardeşini ebeveynlerini öldürdüğü için suçluyor musun?" Küçük kızın gülümsemesi kaybolmuş yerini öfkeli bir ifade almıştı, "Bunlar onun hatası değildi! Onun elinde değildi, o çok küçüktü, ona ailemizin uzaklara işi için gittiğini söyledim, o bunlardan uzak, o katil değil!" Diye haykırdı küçük kız gencin yüzüne, Todoroki özür diledi ve yanındaki kediyle beraber oturmaya devam etti, küçük kız özürü kabul ettiğini söylediğinde gence bir soru yönellti. "Dışarıda, bu soğukta mı kalacaksınız?" Todoroki yavaşça aşağı yukarı kafa salladı.

"Neden bizim evimize gelmiyorsunuz?" Genç ilk başta itiraz edecek gibi oldu ama sonra vazgeçti. Bu iyi bir şeydi, "Peki." Demekle yetindi gencimiz. Yavaşça kalktı ve kediyle beraber küçük kızı takip etmeye başladı. Eski bir eve geldiklerinde durdu herkes kapıdan içeri girdi

Sabah olduğunda kahvaltı etti herkes ve Todoroki evden kediyle çıktı. Toprak yolda ilerlemeye devam etti, bir kaç saat yürüdükten sonra köy tamamen arkalarında kalmıştı, o kadar yorulmultu ki, daha hızlı bir yolu olmalıydı. Yolda yürüken arkasında bir patırtı koptu, "Lanet olsun!" Diye bağırdı hiç tanıdık gelmeyen bir ses, kafasını çevirdi yavaşça, gözlerine inanamadı, siyah saçlı bir çocuk yerde oturuyordu, "Daha fazla katlanamayacağım, sırf Luna'yı kurtarmak için sana mecbur olduğuma inanamıyorum!" Todoroki şaşkınlık ile etrafa bakınıyordu, ama kediden iz yoktu, ışık siyah saçlı gencin yüzüne vuruyor ve yüz hatlarını belirginleştiriyordu. Göz altları vardı, ve halinden pek memnun görünmüyordu, "Sen o kedi misin?" Sorduğu soru şu yaşadıkları kadar saçmaydı, cevap açıktı. "Evet, ayrıca benim bir adım var ve adım Naoki." Genç özür diledi ve başka bir soru yöneltti, "Peki sen neden bana yardım ettin?" Siyah saçlı oğlan ayağa kalkıp üstünü silkeledi ve iç çekti. Yavaşça Todoroki'nin yanına geldi ve beraber toprak yolda yürümeye devam ettiler.

"Luna benim küçüklük arkadaşımdı, çok küçükken biz hep beraber oynardık, biz beraber büyüdük belli bir yaşa kadar, onun ailesi yoktu, tek abisi vardı, tabi bende ona destek oluyordum. Onu bu diyarlardan uzak tutmaya çalıştılar," gökyüzündeki bulutlara baktı bir kaç saniye ve sonra konuşmasına döndü, sesinde dikkat edildiğinde farkedilebilecek bir hüzün karşılıyordu Todoroki'yi. "Onu bu boyuttan çıkardılar, hafızasında buraya dair ne varsa silindi, beni unuttu, tüm her şeyi, her anımızı unuttu. Ben denedim, onları durdurmayı denedim, işe yaramadı. Onu bırakıp hayatıma devam etmem gerekirken ben itiraz edip bencillik yaptım." Tekrar duraksadı ve bir kaç adım boyunca gözlerini yanındaki gençten kaçırdı, "Onların boyutuna geçmenin bir yolunu bulduğumda bir umut ışığı gözlerimin önünde parıldadı, her şeyimi verdim, gerçek anlamda her şeyimi, orada bir lanet beni sarıp sarmaladı. Özgünlüğümün içimde yaktığı o alev sönükleşti ve gittikçe yok oldu, özgünlüğüm kayboldu, yerine kediye dönüşebilmeme yarayan bu özgünlük geldi, artık güçsüzüm ve hiç bir işe yaramıyorum." Todoroki yanındaki oğlanın sözlerini dikkatle dinlemiş ve onun hüznünü paylaşmıştı, "Özgünlüğünü geri almanın bir yolu yok muydu?" Oğlan dişlerini sıktı, acı çekiyordu zavallı, güneş onun sırtına vuruyor yüzüne gölge düşürüyordu.

"Unutmam gerek, amacı uğruna her şeyimi verdiğim o şeyi unutmam gerek, ama eğer bende unutursam kim hatırlayacak, o güzel günler mazide kalacak, yavaşça kaybolacak. Kelebek kovalarken kaybolduğumuz ve benim ağladığım o günde beni sakinleştiren küçük kızı kim hatırlayacak? Yavaşça saçlarımı okşayan ve bana korkmamamı söyleyen o kıza ne olacak? Ben de unutmak istemiyorum." Siyah saçlı gencin giderek göğsü daralıyordu, bu güzel havanın hiç bir anlamı kalmıyordu yavaşça. Yol boyunca kimse konuşmadı, unutmak daha önce hiç bu kadar acı verici bir şey olmuş muydu? Acaba hayatlarına iki yabancı gibi devam etmek en doğrusu muydu?

Uzun ve sıkıcı bir bölüm oldu sanırsam ama merak etmeyin, heyecanlı yerlere çok da uzak değiliz. Bence kimsenin aklına kedinin Luna'nın çocukluk arkadaşı olduğu gelmezdi, peki sadece arkadaş olsalardı uğruna bu kadar şey yapar mıydı? Gerçekten Luna ile sadece arkadaşlar mıydı? İleriki bölümlerde! Diğer bölümü yazmam daha var:)

𝙱𝚊𝚗𝚊 𝙰𝚒𝚝𝚜𝚒𝚗 (Todoroki x reader)Where stories live. Discover now