10. Bölüm Onu Kaybettim

79 18 24
                                    

Konuşmaları nefesini tutmuş dinliyordu, olanlar aklını karıştırıyordu.
Genç kızın abisinin gülümsemesi yavaşça tüm yüzüne yayıldı, "Doğru olanı seçeceğini biliyordum," genç kız ağır adımlarla abisine doğru yürüdü, hiç mutlu görünmüyordu. Genç oğlan dayanamadı ve saklandığı yerden çıktı, arkasından da çıkan kedi genç 2 kötünün karşısında duruyordu.

"Demek görevini yerine getirdin Naoki."

Todoroki'nin ağzından

Kafamı arkama döndürdüm hızla, görev mi? Ne görevi olabilirdi ki? Naoki'nin yüzünde buruk bir gülümseme beni karşıladı, kafamda parçaları birleştirdiğimde olanlar canımı yaktı, "Sana güvenmiştim!" Diye bağırıp alevlerimi onun üzerine yönlendirdim, duygularım özgünlüğümü körüklüyordu, her zamankinden güçlüydüm. Garip bir melodi kafamı doldurdu, hain o melodi'yi mırıldanmaktaydı... ilk geldiğim gece Mark'ın kardeşi Luna'ya fısıldadığı melodi. Göz kapaklarım ağırlaşıyordu, Luna da olanları henüz kavramış değildi. Onun gözleri biraz olsun kapanmıyordu, şarkı ona işlemiyordu sanki.

Naoki'yi alevlerimle fena yakmayı başardığımda, ağzını açmaya korktu. Onunla işimin bittiğini düşündüğüm için arkamı döndüm ama beni karşılayan diğer kötüler beni hiç memnun etmemişti. Arkamdan omzuma dokunan sıcak elle arkama çevirdim başımı, Luna ağır adımlarla yanıma geçti ve kulağıma iki kelime fısıldadı, "Yalnız değilsin." O derin ve güzel sesi bana gerçekten de güven vermişti. İkimizde dövüş pozisyonumuzu aldığımızda
Mavi alevler üzerimize doğru gelmeye başladı Luna ışınlanmış ve çocuğun tam kafasına sert bir tekme atmış, bense onu dondurmuştum. Melodi kafamı tekrar doldurduğunda hızla arkamı döndüm. O gitmişti! Dayanmaya çalışıyordum ama bu melodinin benim canımı yaktığını ve uykuya dalacağımı gizleyemiyordum. Bir süre sonra etraf karardı,

Luna'nın ağzından devam ediyoruz.

Korku içimi kaplamıştı, tek kalmıştım. Onu bu işe bulaştırmamaya özen göstermiş olmama rağmen sonuçlar bu hâle nasıl gelmiş olabilirdi ki? Onu korumaya çalışırken Mr. Compress adında bir adamın onu küçük bir taş parçasının içine koymayı başardığını gördüm. "Hayır!" Acı çığlığım herkesin kulağını tıkamasına sebep olmuştu, hızla o adama doğru ışınlandım ve tüm gücümle tekme attım. Geri savrulmuştu ve elindeki taş yere düşmüş toza bulanmıştı.
Taşa ışınlandım ama çok geçti, Shigaraki taşı elinde tutmaktaydı, birinin beni boğmaya çalıştığını hissettim, arkamdan iki el boynuma dolandı. "Seni Pislik! Sizin istediğiniz benim, onu rahat bırakın!" Dedim kaçmak için her yere tekmeler savuruyordum, özgünlüğümü kullanamıyordum.

Abim bana bakıyordu, gülümsemesi gittikçe büyürken ağzı açıldı ve kahkaha atmaya başladı. "Acı çekmen komik geliyor, boşuna uğraşman." Dedi ve yavaşça yanıma geldi, çenemi elleriyle kavradı. "Sen işe yaramazın tekisin, vazgeç." Dedikten sonra o soğuk sesiyle, uzaklaştı. Tüm kötüler giderken arkamda benim gitmemi engelleyen kötü kaldı. Beni bıraktığında yüzünü görmek için arkamı döndüm, yere düşmüş ve karşımdaki yarı kedi çocuğun ne yapacağını kestiremiyor, gözyaşlarımı engelleyemiyordum. "Onu buraya getiren sensin değil mi?! Seni öldüreceğim!" Yavaşça eğildi ve oturdu oğlan.

Kalbim bızla çarpıyordu, sürekli gözlerimden akan yaşları siliyordum, dişlerimi sıkarken acı hissetmeye başlamıştım. Kaybetmiştim, onun yerinde şuan ben olmalıydım. Tırnaklarımı nemli toprağa geçirmiştim, hava giderek kapanıyordu. Yağmur damlaları yeryüzüne pek de hızlı inmeyerek çiselemeye ve göz yaşlarımla birleşmeye başladığında aklıma bir çok şey geliyordu.

3. Kişi ağzından

Yağmur genç kıza eşlik ediyordu, dondurucu rüzgar sıcak tenine vuruyor ve onun üşümesine sebebiyet veriyordu. Karşısındaki çocuk edecek tek kelime bulamıyordu, şuan sadece birbirlerine sahiptiler, acaba unutmak en iyisi miydi? Peki sizce, unutmalı mıyız? Elimizden geleceği değiştirecek bir şey gelmediğinde geçmişi aklımızdan silmek mi zorundayız? Yeni bir geçmiş yaratamayacağımıza göre. Bizler gelecekte kaybolmuş insanlarız...

"Hayat bize verilen boş bir defterdir, kaç sayfa olduğunu asla bilmediğin ve asla bilemeyeceğin, ne zaman biteceğini tahmin bile edemeyeceğin bir defter. Defterin sayfaları her geçen gününüzü temsil etmektedir, bazı sayfalara çok güzel şeyler çizdin, ama bir baktın bazı sayfalar çok iğrenç, ama bu onu kötü yapmaz değil mi? Sonuçta her sayfaya mükemmel resim çizeceksin diye bir şey yok,"

O sayfalar hep orada olacaktı, unutsa bile hiç bir anlamı yoktu, çünkü yaşanmıştı, geçmişinden korkakça kaçmaktır unutmayı denemek, yüzleşmek demek değildir. Saçları yüzüne yapmışmıştı, ince bedeni kıyafetlerinin ıslanmasıyla yarı görünür olmuştu. Gözlerindeki umut ışığı solmuştu, ne yapacağını bilemiyordu, abisi haklıydı belkide, o işe yaramazın tekiydi ve vazgeçmeliydi.

Müslüman'ım, lütfen yanlış anlamayın. Kızda Müslüman ana burada bu şekilde yazdım lütfen yanlış anlamayın.

"Ah Tanrım..." dedi gökyüzüne bakarak, "Son bir şans ver ne olursun..." duraksadı, karşısındaki genç oğlan onu izliyordu. Yağmur sağanak edasıyla yağmaya başlamıştı, kalbi ise yanıyordu, her kelime boğazına tıkanıyordu. Sanki boğazının içine bir şey tıkmışlardı, nefes alamıyordu. Çocuk ona doğru yaklaştı ve sarıldı, "Hepsi geçti." Genç kızın o an ona sarılan pisliği itecek bile gücü yoktu, ya da affedip karşılık verecek. İç çekti genç oğlan, "Durum buysa sana yardım edeceğim," genç kız o an onu içten içe affettiğini biliyordu.

Gerçekten daha üzücü bölümler yapmayı deneyeceğim bu yüzden sıkı durun.

𝙱𝚊𝚗𝚊 𝙰𝚒𝚝𝚜𝚒𝚗 (Todoroki x reader)Where stories live. Discover now