19.00

77 18 13
                                    

Genç kadın ağır adımlarla bu gece konaklayacağı otelin kapısına geldi. Derin bir nefesle cam kapıyı iterek içeri girdi. Boş gözlerle etrafı süzdü. Her şeyin birbirine iki adım kadar uzağında olan küçük bir otelin girişindeydi. Sol tarafında kirden kendini görmekte zorlandığı uzunca bir boy aynası vardı. Kısa bir an kendine baktı. Bitik gözleri hiçliği andırıyordu. Yüzü bir ölününki kadar solgun ve donuktu. Ağır adımlarla resepsiyona doğru yürüdü. İhtiyar kadın en az onunki kadar somurtuk bir yüzle genç kadına baktı.

"Sabah gelmiştim." diyerek kısa bir cümleyle kendini açıkladı. İhtiyar, oturduğu sandalyede yavaşça arkasını döndü ve üzerinde neredeyse bütün odaların boş olduğunu söyleyen anahtarlıktan kalacağı odanın anahtarını verdi. "102, sabah teslim edersin."

Elinde tuttuğu anahtarlığa anlamsızca bakarak başını salladı ve daracık merdiven girişinden yukarı çıktı. Yıkıntılarla dolu otel koridorunda yürürken aklından burada ne işi olduğunu geçiriyordu. Odasını bulduğunda bir süre boyası dökülmüş kapının önünde bekledi. Son kez koridora baktı. Hiçbir ses yoktu. Ayrıca giderlerde sorun olduğunu belirten iğrenç bir lağım kokusunun bütün binayı kapladığını fark etti. Tekrar derin bir nefes aldı ve uzunca bekledi. Paslanmış anahtar girişine şimdi fark ettiği paslı anahtarı soktu. Kapı gıcırdayarak açıldı. Daha adımını atmadan içeriden gelen havasızlık suratına çarpmıştı. O an bu lanet otelden kaçıp gitmek istedi. Kaçıp arkasına bile bakmadan gitmek. Ama ayakları onu çoktan içeriye sürüklemişti bile. Sıkıntılı gözlerle etrafına bakınırken kendini az önce kapattığı kapıya yavaşça dayadı. Holden farksız olarak küçücük bir odanın içindeydi. İki adımda biten odanın içindeki her şey yıkık dökük ve eskiydi. Yaşadığı hayattan tamamen farklı ama bir o kadar da aynı olduğunu düşündü. "Süsün ve şatafatın içinde harabe bir otel odasından farkım ne ki..."

Kendi kendine sessizce gülümsedi. Ağır adımlarla dar uzun ve çirkin görünen camın önündeki masaya doğru yürüdü. Oraya hiç ait olmayan el çantasını masaya koydu ve hemen dibindeki yatağa yavaşça bıraktı kendini. Oturduğu anda gıcırdamaya başlayan yatak alışık olduğunun çok dışındaydı. Ya da alışmış olduğunun... Uzanıp rutubetlenmiş olan tavanı izledi. Yüzünde anlamsız ve adını koyamadığı bir gülümseme vardı. Bu gülümseme yerini kahkahaya bıraktı. Öyle büyük kahkahalar atıyordu ki sesi az eşyanın bulunduğu odada yankılanıyor, uzanmış olduğu yatak daha gürültülü gıcırtılar çıkartıyordu. Duyduğu gıcırtılar üstüne bir süre duraksadı. Sonra bulunduğu durumu, kaldığı odayı ve az önce sinirlerini bozan huysuz ihtiyarı düşünerek tekrar kahkaha atmaya başladı. Gülüyordu, çünkü gerçekten güldüğünü hissetmek istiyordu ama içindeki koca boşluk o sesini her arttırdığında daha çok büyüyordu. Sonra birden odadaki bütün ses kesildi. Tamamıyla boş gözlerle tavana bakmaya devam etti. Yanağından süzülen bir damla yaş yatak çarşafını ıslattığında ağzından bir hıçkırık kaçtı. Sonra bir damla daha ve bir damla daha... Gözyaşları sel olup akmaya devam ederken artık odayı anlamsız kahkahalar değil, acı dolu çığlıklara benzeyen hıçkırıklar almaya başlamıştı. Öyle içten, öyle bağırarak ağlıyordu ki içindeki çaresizliği söküp atmak, göz pınarlarını kurutup yok etmek için her şeye hazırdı. Gözyaşları bitene kadar ve sesi kısılana kadar ağladı. Tavanı izlemeyi bırakıp karşısındaki rengi solup duvara bakarken çalıştığından emin olmadığı saati gördü.

19.00

Yüzünü buruşturdu ve gözlerini kapattı. Ağlamaktan kurumuş gözleri ince, tatlı bir sızı bıraktığında bu hoşuna gitmişti. Bir şey düşünmüyordu şu an. Sadece göz kapaklarının sağladığı karanlığa odaklanmıştı. Uyumak istiyordu. Uyuyup bu günü bitirmek... Hayır diye haykırdı içinden. Korkuyordu. Yeni bir güne uyandığında şu an burada olmasını sağlayan sebeplerle tekrar yüzleşmesinden ve kaçıncı kez olduğunu saymadığı caymalarıyla tekrar yüzleşmekten. Kendiyle kalmaktan korkuyordu. Zaten hep öyle olduğu için şu an burada değil miydi? Gülümsedi. Artık başı ağrımaya başlamıştı. "Birazcık uyusam aslında," diye mırıldandı. Mayışmış hissediyordu. Ah, uyku ne güzeldi! Bir uyusa...

00.01Where stories live. Discover now