23.03

21 10 10
                                    

Gemma tabakasından bir sigara daha alırken gözünden akan bir damla yaşa mani olamamıştı. Ah o günler... Kâbus gibi geçen o günleri aklından silmek için neler yapmazdı. Adamın keskin nefesini hâlâ ensesinde hissedebiliyordu. Yüzünü buruşturdu. Her banyoya girişinde adamın dokunduğu yerleri kazımaya çalıştığı anlar geldi aklına. Hiç temiz hissetmiş miydi acaba o evde? Hiç içinden gelerek yapmış mıydı temizliğini? Komşularıyla kaynaşma zahmetine bile girmemişti. Sokakta top koşturan çocuklara sadece camdan bakıyor, gürültülerinden rahatsız olduğundaysa bağırmaktan geri kalmıyordu. Mike işe gittiğinde evde tek yatak odasında olan aynanın karşısına geçip kendini izleyip en sevdiği kıyafetleri giydiği zamanlar evde tek mutlu geçirdiği zamanlardı. O kıyafetleri giydiği bazı zamanlar kendine inancı yerine geliyor ve bu dört köşe duvardan kurtulacağına inanıyordu. Bazen sokağa çıkıp deli gibi bağırmak, özgür olduğunu haykırmak istiyordu.

Baygın gözle ilaç şişesine baktı. Bembeyaz ilaçlar cezp ediciliğini koruyordu. Yüzünde mayhoş bir gülümseme oluşmuştu. Eline alıp ağır hareketlerle salladığı şişeden çıkan tıkırtı sesleri tarifi olunamaz duygular uyandırıyordu içinde. Muzipçe duvardaki saate baktı 23.03. Artık doğru işlediğine dair şüpheleri vardı ama bu hiç umurunda değildi. O istediği saatte ölecekti.

Ölüm. Bu kelimeyi bu akşam ilk defa düşünüyordu. Saatler, günler hatta yıllardır düşündüğü eylemi hiç bu şekilde anmamıştı. Kurtuluştu onun için bu. Ölüm acizlerin lafıydı. O her ne kadar sefil bir tabakada doğmuş olsa da artık soylu bir kadındı. İyi bir iş adamının sadık eşi... Güldü. "Belki de ruhum hâlâ sefildir. Belki de babamın dillendiremediği gibi bir sürtüğümdür."

Dumanı boşa giden sigarasının birazını içine çekti. Vermeden bir süre beklerken nikotinin beyninde bıraktığı rahatlamayı hissetti. Üflerken içinden ufak bir cesaret diye mırıldanıyordu. "Tek ihtiyacım."

Yerinden doğrularak dışarıya baktı. Deli adam çoktan gitmişti. "O bile korkuyor."

Bu akşam cesaretli olan tek kişinin kendisi olmanın verdiği gururla ayağa kalktı. Hafif bir tempoyla dans ederek yatağın diğer tarafına yönelirken sigarasını artık içmek istemediğini fark etti. Elinde tuttuğu şişe bir dal sigaradan çok daha güzeldi. Hemen yanında duran komodine rastgele söndürdü ve yatağa oturdu. Uyku sersemi olarak göremediği lekeleri şu an çok net görüyordu. Yeşil pilili eteğini toplattırarak uzandı. Beyaz gömleği yatak çarşafından daha beyaz durunca güldü. Mırıltılı bir şekilde bu odada ne işi olduğunu yineledi. Artık bir önemi kalmayan bu sorunun cevabını merak etmiyordu. Hâlâ avucunda tuttuğu ilaç şişesini göz hizasına kadar kaldırıp inceledi. Tavandaki loş ışık gözünü almıştı. Son kez hayranlıkla baktığı ilaçları özgür bırakmanın zamanı geldi diye düşündü. Tereddütle açılan şişenin tıngırtısı giderek artarken boşta kalan eliyle diğer elini durdurdu. Tek seferde ağzına attığı ilaçların kimisini çiğnerken kimisini de yutmak için kendisini zorladı. Tamamen yuttuğuna emin olduğunda geriye ağzında kalan iğrenç bir tat ve boğazında gıcık yapan tahriş hissi kalmıştı. Boş şişeyi uzun bir süre inceledi. Diğer eli midesini tutuyordu. Artık bir önemi kalmayan şişeyi serbest bıraktığında tuhaf hissediyordu. Sanki kalbi yerinden çıkacak gibiydi. Olacak olan sonucu beklerken kendisiyle gurur duyuyordu. Bütün vücudundaki kaslar bilinmezlikle kasılırken yüzünde heyecanlı bir bekleyiş vardı. "Az kaldı... Her şey için, ışıkların sonsuza dek kapanması için az kaldı..."

Zamanın bir an önce akmasını dilerken kurtulmayı dilediği ev için alışveriş yaparken ileride kocası olacak olan adamla karşılaşmaları geldi aklına. Yüzünde bir tebessüm oluşmuştu. Ondan gerçekten hoşlandığını hatırladı. Elindeki poşetleri taşırken çektiği zorlukları düşündü. Kimse de dönüp yardım etmek istememişti. Ah ne kötüydü şehirli insanı!

00.01Where stories live. Discover now