23.29

14 10 10
                                    

 

Arkadaşlar merhaba hikayenin sonuna az kaldı ve oylamalar istediğim aktiflikte değil. Her bölümün oylamasını en azından 13-14'e çıkartırsak başka kitlelere hitap etmemiz daha kolay olacak. Lütfen arkadaşlarınıza öneride bulunun ve son bölümler yaklaşırken beraber güzel bir kitle oluşturalım. 

Teşekkürler. İyi okumalar<3

*


Kendine has tarzıyla her hâlükârda karizmasını koruyan ukala adamla geçirdiği bu konuşma sinirleri hoplamıştı. Gerçi bunun ilacın verdiği etkiyle her şeyi daha yoğun hissetmesinden olabileceğini de düşünüyordu. Saate baktı 23.29. Ya da 23.30'du. Gözleri iyi görmüyordu artık. Her şey yakın ama bir o kadar uzak geliyordu. Nefes almakta zorlanarak yakasını genişletmeye çalıştı. İçi yanmaya başlamıştı. Terliyordu. Boynuna yapışan saçlar canını sıkmış, her birini teker teker kopartmamak için kendini zor tutar hale gelmişti. Bir anda çan sesleri duymaya başladı. Saatin gece yarısı olduğunu bildiren çan tam on iki kere çaldı. Gemma bunu sanki beyninde hissetti. Her vuruş canını daha çok acıtıyor, yatakta kıvranmasına sebebiyet veriyordu. Çığlık atmamak için kendini zorladı. Gözleri kapanıp duruyordu. Gülmeye başladı. Doğru bilmişti. Saat tam olarak yarım saat gerideydi. Asla tam on ikide bitiremeyecekti işini. Ama dediği gibi zaman kendisine ait olan bir şeydi. O istediği saatte ölecekti. Tam on ikide!

Bilincini kapatmamak için kendini zor tutuyordu. Düşündüğü her şey birbirine girmeye başlamıştı artık. Odaklanmakta güçlük çekiyordu. Uyusa belki rahatlardı ancak o uyumak istemiyordu. Gerçi uyuyabileceğinden de emin değildi ya! Düşünceleri birbirine girmeye başladığında zaman kavramını da yitirdi. Hangi olayın hangi sırayla gerçekleştiğini kestiremez hale gelmişti artık. Beyni en son düşündüğü anıda, Lucien ile salonda yaptığı konuşmada kalmıştı. Kafasının içinde aynı kelimeler tekrarlanıyor ve başı dönüyordu. Artık iniltili sesler çıkartıyordu. Nefes alışları kesik kesik ve seriydi. Her içine çektiği havada göğsünün bir balon gibi şiştiğini hissediyordu. Düşüncelerini Lucien'dan çekebilmeyi başarmıştı sonunda. Yüzünde acı bir gülümseme oluşurken fısıldadı. "...yemin olsun ki denedim."

O günün kalanında Lucien'le fazla sohbet etmemişlerdi. Hatta Lucien Moren'i beklemenin anlamsız olacağını düşünüp geldiğini ona iletmesini isteyerek evden ayrılmıştı. Gemma'ysa onun ardından kitaba tekrar göz geçirmiş ve daha meraklı bir halle odasına çıkarak kalanını bitirmeye çalışmıştı. Sonuna ulaştığında etkisinden çıkamadığı kitabı yanındaki komodine koyarken akşam yemeği için çağırıldı. Düşünceli bir edayla üstüne hırkasını geçirip aşağıya indiğinde Moren eve yeni giriyordu. Sıcak bir gülümsemeyle selamladı adam onu. O da aynı sıcaklıkta bir gülümsemeyle kurulu olan sofraya oturdu. İkisi de konuşmadan yemeğini yiyordu. Rahatsız edici olan bu sessizliği Gemma bozdu.

"Gününüz nasıldı?"

Adım atmaya çalışan kızın çabası Moren'in hoşuna giderek "Sandığımdan daha iyiydi," diye karşılık verdi. "Senin."

"Fena sayılmaz," dedi sakin bir şekilde. "Bugün Bay... Lucien geldi."

"Harvey." dedi Moren. Gemma çatılmış kaşlarla "Efendim?" diye karşılık verdi.

"Lucien Harvey. Eğer bu şekilde hitap etmek istiyorsan."

Anladığını belirterek başını salladı. "Tekrar uğrayacağını söyledi."

"Büyük ihtimalle yarın tekrar gelir."

Moren'in bu durumu umursamamasına bakılırsa alışık olduğu bir şeydi. Gemma aklındaki başka konuyu da dillendirip tamamen susma kararı aldı."Bir de şey... Bay Walsh. Her şey için teşekkür ederim ancak ben size daha fazla yük olmama kararı alarak gitmek istiyorum."

00.01Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin