22.55

26 11 6
                                    

 Gemma ne zaman söndüğünü fark etmediği izmaritini masaya koyarken o gece Tanrı'ya olan inancını kaybettiğini hatırladı. Çünkü bir Tanrı olmuş olsaydı onu böyle sefil bir hayattan daha sefiline sürüklemezdi. Genç kıza ulaşamayacağı hayaller kurdurmazdı. Hep istediği güzel geleceği böylesine leş bir çöpe çevirmezdi. Eline aldığı küçük ilaç kutusunu hafiften sallayıp "Var mısın yok musun bu gece öğreneceğiz." dedi. Başını yavaşça saate çevirdi. 22.55. Sıkılmaya başlamıştı artık. Elindekini bırakmadan yavaşça masaya uzandı ve kenarda devrilmiş duran makyaj aynasını kendini görebilecek şekilde düzeltti. Kirlerin arasından umarsızca ona bakan gözleriyle bakışmaya başladığında titrek bir nefes aldı. Masadaki toz genzine kaçıp tıksırmasına neden olurken onun dikkatini kaşındaki yara izi çekmişti. Boşta kalan elini hafifçe üstüne gezdirdi ve yanan gözlerini kapattı. O hafta evden kaçma cesareti gösterdiğinde babasının bıraktığı sıradan bir izdi bu. Gemma o zamanlar güzelliğin önemine dikkat ettiğinden ruhuna işlemiş yaraları bir hiç gibi görüyordu. Çirkinleştiğini düşündüğü yüzünden babası yokken geçirdiği sinir krizlerini hatırladı. Annesinin onu güçsüz kollarıyla durdurmaya çalışmaları geldi gözünün önüne. Tekrar hülyalar âlemine dalmadan önce son kez yaranın üzerinden geçti. Bu iz, babasının ona bıraktığı, korkaklığının en büyük armağanıydı.

O hafta banyoya girdiğinde yıkanmaktan nefret ettiği hatta dışarı çıktığında öncekinden daha kirli hissettiği küveti suyla doldurdu. Sıcaklık umurunda değildi. Çünkü aklında yıkanmak diye bir şey yoktu. Kıyafetlerini yavaşça çıkarttı. Elbiselerini kapının arkasına astı. Duvarda aslı olan yüzünden omuzlarına kadar gözüktüğü küçük aynaya baktı. Gözleri gözleriyle buluştuğunda ürkekçe titredi. Kollarını sıvazladı. Tüyleri soğuktan dikelmişti. Ağır adımlarla dolmuş olan küvete gitti. Düğümlenmiş boğazını yutkunmaya zorladı. Kalbi hızlanmaya başlamıştı. Bir ayağını suya soktuğunda buz gibi su irkilmesine neden olmuştu. Su soğuk havadan dolayı ısınmamıştı. Güldü genç kız. Bulunduğu hayat onu son kez bile ısıtma şansı tanımamıştı. Yavaşça oturdu. İliklerine işleyen soğuğun yüzünü ıslatmasına izin vererek kaydı. Gözlerini kapamış, bütün nefesini boşaltmıştı. Daha on saniye bile olmadan kıvranmaya başladı. Çok fazla ses çıkartmamaya çalışarak kendini kastı. Zorlanıyordu. Gözlerini açtı. Suyun altında bulanık gördüğü tavan giderek uzaklaşıyormuş gibi geliyordu. Gemma bedenini yukarı çıkartma isteğini zapt etmek için çok uğraştı. Biraz, sadece biraz daha durması gerekiyordu. Başında bir baskı hissetmeye başladı. Kasları eskisi kadar güçlükle direnmiyordu. Ciğerleri acıyla nefes almak için yalvarıyordu. Daha fazla dayanamayarak kendini ileriye doğru itti. Derin bir nefes alarak çıktığı sudan ciğerlerine dolan havayı kucakladı. Öksürerek boğazına kaçan birkaç damladan kurtuldu. Nefesini düzenleyene kadar hızlı ve bir daha alamayacakmış gibi kuvvetli nefesler alıyordu.

Genç kadın elini boğazında gezdirdi. Bazen her şeyi o pis küvetin arkasında bıraksaydı daha iyi olur muydu diye aklından geçiriyordu. O gün banyodan çıkmadan önce küçük aynaya tekrar baktığını hayali bir şekilde hatırlıyordu. Kendine nasıl da kızmıştı o gün. Verdiği sözler ve savurduğu küfürlerin her birini hak ettiğini düşünüyordu. Madem vazgeçmişti o zaman hayatını telafi edecek bir yaşam sürecekti. Gemma sesli kıkırtılarla kendine tepki gösterdi. Hayatını telafi etme fikri bir yana, bunun olacağına inanmış olması gülünçtü. Küçük kız şu anki halini görse hâlâ ister miydi bu hayatı yaşamayı acaba? Keşke ikinci bir şansı daha olsaydı diye geçirdi içinden. Ya da geçmişe gitme imkânı olsa ve o zamanki kendine katıla katıla gülse... Anca o zaman vazgeçerdi çünkü bu sevdadan. Küçük görülmek en büyük korkusuydu. Şimdiyse keşkeler ile görünmez olmak istiyordu. Bu hayat ona fazla gelmişti. Fazla ışıklı, fazla renkli... Aradan geçen on yılın üstüne hiç alışamamıştı. Keşke her şey ilk günkü gibi kalsaydı. İlk gün karşılaştığı adamın ona bakan nazik bakışlarında. Hayatında ilk kez bir kadın olarak var olduğu o gözlerde kalabilseydi keşke... Ah, o bakışlar... Her şeyi affedişinin sebebiydi onlar.

Başını masadan çekip elindeki ilaç şişesini sert bir şekilde masaya koydu. O bakışların sahtekârlığı aklına geldikçe kan beynine sıçrıyordu. Ellerini ensesinde gezdirerek ufak hareketlerle ovalayıp gerilmiş kaslarını gevşetmeye çalıştı.

Babasının onu evden göndermek için bavulunu hazırlandığı günü düşündü. Nasıl da hayal kırıklığı vardı gözlerinde. Giydiği güzel kıyafetlerin içinde hiç bu kadar değersiz hissetmemişti kendini. Elbisesinin pililerini düzeltip kendisine son bir kez baktıktan sonra çokta ağır olmayan bavulunu kapı girişine taşıdı. Babası yakasını düzletiyordu. Birkaç gündür evde olduğundan dolayı düzgün bir insan gibi görünmesi Gemma'ya bir sahtekâra bakıyormuş gibi hissettirmişti. Annesi kapının kenarında kızının yanlarına gelmesini bekliyordu. Elemle suratına baktığı kızını bir daha göremeyeceğini bildiğinden sıkıca sarıldı. Gemma başta tepki vermeden dursa da daha sonrasında dayanamayıp kollarını sardı kadına. İki kadın birbirlerine son kez sarılmanın bilinciyle uzun bir süre ayrılamadı.

"Hadi."

Babasının huysuz sesine inat etmek istese de annesi onu geri itmişti. Gözleri parıldayan kadının o gittikten sonra ağlayacağını biliyordu. Artık bir önemi kalmayan bu duygusal davranış karşısında Gemma hiçbir şey demedi ve bavulunu taşıyan babasının arkasından tren istasyonuna doğru yürüdü. Yol boyunca konuşası tutan adam kızının onu dinlememesini umursamayarak bir şeyler anlatıp durdu. Gemma'ysa boş gözlerle başını yasladığı camdan dışarıyı seyrediyordu. Geldiklerini babasının ikinci seslenişinde idrak etti. Yerinden kalkıp bavulunu eline aldı ve dışarıya çıktı. Haftalar önce oturup kahve içtiği adam sevinçle dostunu karşıladı. Gemma günün bir an önce bitmesi için yalvarıyordu. Babasının arkasında duran kızı fark eden Mike, Gemma'yı tiksindiren bir zariflikle elini öptü. "Hoş geldiniz, güzel bayan."

Gemma yapmacık bir samimiyetle gülümsedi. Karşısındaki bu adama her baktığında güzel olmaktan nefret ediyordu.

"Bu güzel bayan artık senin ehemmiyetinde Mike, kızıma güzel bak."

Gözlerini kapattı genç kız, duyduğu bu sözlerin yüreğini ne kadar yaraladığını göstermek istemediği için. Titrek nefesle kendine geldi. Mike gülüyordu. "Endişe etme Gabby, o artık emin ellerde."

Genç kız babasıyla vedalaşmadan kapının önünde onları bekleyen taksiye bindi. Adam onu evine götürürken yanına oturmuş ve yol boyunca elini tutmuştu. Gemma kendi haline acıdı. Yaşamının onu sevmeyen sıradan bir adamla devam etmesi yüreğini dağlıyordu. Geldiklerinde Gemma'nın hayalinden daha iyi olan bir ev olması genç kızı şaşırtmıştı. Onun beklentisi kendi evi kadar tiksinç bir ev iken gayet iyi durumda olan bir evdeydi. Babasının aksine parasının değerini bilen bir adamdı.

Bavulunu girişe bıraktı ve paltosunu çıkartıp portmantoya astı. İçeriye girmeden etrafı bir süre inceledi. Yavaşça hayatının yarısını geçireceği salona yürüdü. Fazla eşya yoktu. İki koltuk, bir sehpa... Gemma bu evde televizyon görmenin hayal olacağını biliyordu. Adamın bütçesi kendine göreydi sonuçta. Ümitsizce başını salladı. Holden geçip iç karartıcı mutfağa bir o kadar beter lavaboya baktı. En azından giderleri kokmuyor, diye iç geçirdi. Sonrasında ayaklarının geri gitmekten istediği yatak odasına yöneldi. Çift kişilik yatak dağınıktı. Adamın dünkü giydikleri ve gecelikleri etrafa saçılmıştı. Gemma ayağının hemen önünde duran kirli erkek çamaşırına tiksintiyle baktı. O esnada başından beri onunla gezen adamın tahrik dolu nefesini ensesinde hisseti. Kızın toplamış olduğu saçlarını salıp bir tarafa attırdı ve boynuna ufak bir buse kondurdu. Gemma gözlerini kapattı. Adamın vücuduna değen her hücresinde canı biraz daha yanıyordu. Farkında olmadan sıktığı elleri canını acıttığında adamdan uzaklaştı. "Bana," dedi çatallı bir sesle. "Lütfen bana alışmam için biraz zaman verin."

Mike gülümseyip genç kızın yüzünü avuçladı. "Sen nasıl istersen, vaktimiz var."

O zamanlar henüz on yedi yaşında olup reşit olmadığını hatırlayan Gemma'nın kasları gerildi. Sırf bu yüzden evlenmemişti Mike onunla. Zamanı var deyip duruyordu. Ancak yaklaşmaktan, dokunmaktan, elde etmek için kur yapmaktan çekinmiyordu. İstediğini alamayınca da Gemma'ya hakaretler savurup evden gidiyordu. Olmasından en çok korktuğu hayatı yaşamaya başlamıştı. Annesinin hayatına... Bir zavallı gibi sesini çıkartamayan kadın gibi oluvermişti aynı. Şimdiyse kurtulmak için çaresizce planlar yapıyordu.

00.01Where stories live. Discover now