23.43

16 8 12
                                    

 Başını çevirdi. Saat 23.45'e yaklaşıyordu. İlacın yan etkileri olarak halüsinasyon görmeye başladığının farkındaydı. Kontrolünü kaybetmeye başlıyordu artık. Zaman algısı giderek bozulmuştu. İniltileri giderek daha da artarken yanındaki adam kolunu okşamaya devam ediyordu. Beyni karıncalanmaya çalışan kadın tüylerini ürperten his yüzünden hırçınlaşmaya başlamıştı. Hırıltılı bir sesle "Kes... Şunu!" dedi. Acıdan dişlerini birbirine bastırıyordu.

"Seni ilk öptüğümde de beni böyle kovmuştun. Hatırladın mı?"

Gemma hatırlamak istemeyerek başını iki yana salladı. Bu, şu an için yaptığı en yanlış karardı. Başına vuran ağrıyı şiddetlendirmişti çünkü.

"O gün seni neden öptüm biliyor musun?" dedi ses. "Çünkü beni arzuladığını gözlerinden görebiliyordum."

Yutkundu Gemma. Dağılmış düşünceleri tek bir yerde toplanırken içi sızladı. Çünkü o gün her şeyi dürüst bir şekilde yaşasaydı belki de hiçbir şey bu kadar kötüye gitmeyecek, Gemma bu otel odasına gelmeyecekti. Onu seven sevgili kocasına ihanet etmiş olmayacaktı.

"Kendin için gelinlik bakıyor musun?"

Gemma yüzü aydın bir şekilde müstakbel eşine baktı. Utanç dolu gecenin ardından altı ay geçmiş ve ışıltılı dünyasına alışmaya başlamıştı. Moren'in fazla misafiri geliyordu. Her biri saygıdeğer iş adamıydı ve üslupları cana yakındı. Haftada bir iki kez ağırlanan misafirlerin hepsiyle teker teker tanışan Gemma gösterdiği özenle dikkat çekiyordu. Onları uğurlarken yüzünde mutluluk gülümsemeleri saçılıyordu. Yıllarca hayalini kurduğu hayat işte tam olarak böyle bir şeydi. Müstakbel eşiyle her sabah enfes kahvaltılar yapıyor, onu işe uğurluyor ve evin ihtiyaçlarıyla ilgilenip Moren yokken gelen misafirleri ağırlıyordu. Bazı akşamlar güzel bir akşam yemeği yemeye giderken her seferinde hayatının şu andan mükemmel olamayacağını düşünüyordu. Arada gelen konukların yanında Lucien neredeyse her gün evdeydi. Gemma başlarda ondan rahatsızlık duysa da kitaplar ve hayattan açılan konular sayesinde ona karşı önyargısı giderek kalkmıştı. Lucien bir sanatçıydı. Ressamdı. Gemma'nın resim konusunda en ufak fikri yoktu ama Lucien, özellikle de Moren'in işleri yoğun olduğunda Gemma'nın sıkıldığını bildiği zamanlar onu atölyesinde ağırlayarak bir sanatın nasıl icra edildiğini anlatıyor ve onu her defasında mest ediyordu.

"Vivienne ile dergilere bakıyoruz fakat henüz karar vermiş değiliz."

Gemma yakında yetişkin olacaktı. Doğum gününden sadece bir hafta sonra ise Moren ile evlenecek ve bu evdeki kalıcılığını sonsuzlaştıracaktı. Yüzüne kocaman bir gülümseme yayıldı. Artık önemli birisi olacaktı. Şimdiden dolabını pahalı kıyafetlerle doldurmaya başlamıştı bile. Moren'in geç geldiği zaman telafi niteliğinde getirdiği takılar için özel bir çekmecesi bile vardı hatta. Henüz onları doğru düzgün takamamıştı ama bir gün zamanının geleceğini biliyordu.

Moren anlayışla başını salladı. Çalınan kapıya bakıldıktan sonra salona yaklaşan ayak seslerini işittiklerinde ikisi de o tarafa doğru dönmüştü. Vivienne elinde tuttuğu takı kutusuyla yanlarına geliyordu. "Efendim, istediğiniz tasarım geldi."

Elindekini Moren'e veren genç kız Gemma'yı selamlayarak yanlarından uzaklaştı. Vivienne buraya geldiğinden beri kanının kaynadığı tek kişiydi. Çünkü genç kız yaşıtıydı ve birbirlerini anlayabiliyorlardı ama Gemma kızın bir hizmetçi olduğunu ve aralarındaki statü farkını hissettirmeden edemiyordu.

Merakla Moren'in elindeki kutuya baktı. Kendisine edilecek bir armağan olduğunun farkındaydı ve sabırsızlanmıştı. Kutuyu açan Moren hayranlıkla içindekine baktı. "Çok güzel olmuş..."

00.01Where stories live. Discover now