148

8 1 0
                                    

🥀 *YAŞADIĞIMIZ HER ŞEY İMTİHANDIR* 🥀

Giyimlerimiz imtihandır, evlerimizin şekilleri imtihandır, düğünlerimiz imtihandır, cenazelerimiz imtihandır. Bütün İslamiyet’in her şeyi tepeden kılına kadar hepsi imtihandır.

Eğer Allah’tan (Celle Celâlühü) korkarsanız, anlaşılıyor ki siz Allah’a (Celle Celâlühü) iman ediyorsunuz. Eğer Allah’a (Celle Celâlühü) iman ediyorsanız Allah’ı (Celle Celâlühü) bilmişsiniz demektir. Allah’ı (Celle Celâlühü) bilen de anlaşılır ki okumuş ve okutulmuştur, yoksa o kişi meşe ağacı gibidir.

“Gerçekten de Biz yer üzerinde bulunanları ona (ve kendisinde yaşayanlara) âit bir ziynet yaptık, tâ ki amel bakımından hangisi daha güzel olacak diye o (insa)nları imtihan (edenin muâmelesine tâbî) edelim.”

"(Habîbim!) Rabbinin (sana ikrâm etmiş olduğu güçlü akıl, peygamberlik, kusursuzluk, fesâhat, güzel ahlâk ve üstün hikmet gibi birçok) nîmeti sâyesinde sen aslâ deli biri değilsin! (Dolayısıyla sana deli diyenler yalancıdırlar.)"

Yanından bir araba geçerken imtihandasın, hemen almak için hırsa kapılıyor musun? Bir mağazanın yanından geçerken de imtihandasın. Vitrindeki küfür kıyafetlerine heves ediyor musun? Bir bahçeli evin yanından geçerken de imtihandasın. Hemen öyle bir evinin olmasını istiyor musun? Ruhumuz, bedenimizden ayrıldığı vakit cesedimizi nereye yatıracaklar? Bunu unutmayalım.

Bir korkulu durum mu oldu? İmtihandasın. Paran mı gitti? İmtihandasın. Bir dostumuz, bir akrabamız, bir yakınımız, bir komşumuz mu öldü? İmtihandayız. Mallarımızı sel mi kapladı? İmtihandayız. Bir kıtlık veya bir afetle meyvalarımız mı vermedi? İmtihandayız.

▪️ *_Hemen o zaman Mûsâ (Aleyhisselam) ile Hızır Aleyhisselam’ın kıssasını hatırlayalım:_* ▪️

Rivâyete göre Firavun ve kabilesinin helâkından sonra, Cenâb-ı Hak Mûsâ (Aleyhisselam)a Ben-i İsrail’in üzerlerine inen Allah’ın (Celle Celâlühü) nimetlerinden anlatmasını emretti.

Mûsâ (Aleyhisselam)a da beliğ yani açık bir vaaz etti.

*_O zaman Beni İsrail’den birisi sordu:_*
- “Ey Mûsâ! Yeryüzünde en iyi bilen kimdir?”

*_Mûsâ (Aleyhisselam) da:_*
- “Benim” diye cevap verdi.

*_Bunun üzerine Cenâb-ı Hak Mûsâ (Aleyhisselam)a vahyetti ki:_*
- “Yâ Mûsâ! Mecmaal Bahreyn (iki denizin toplandığı yer) denilen yerde bir kulum vardır ki senden daha âlimdir.”

Mevlâ Teâlâ, Hızır (Aleyhisselam)ın daha âlim olduğunu bildirince Mûsâ (Aleyhisselam) onu nasıl bulacağını sorar. Cenâb-ı Hak da zenbiline tuzlu bir balık koymasını onu nerede kaybederse Hızır (Aleyhisselam)ı orada bulacağını beyan eder.

Mûsâ (Aleyhisselam) buyurulduğu üzere tuzlu bir balık aldı, zenbiline koydu. Biraz da yiyecek koydu. Talebesi Yûşâ (Aleyhisselam) ile birlikte yola çıktı.

*_Ve ona dedi ki:_*
- “Balığı nerede kaybedersek bana haber ver.

Ne zaman ki Mecmaal Bahreyn denilen yere ulaştılar, istirahat için orada biraz oturdular. Mûsâ (Aleyhisselam) bir taşı başının altına yastık ederek yattı. Orada âb-ı hayat vardı. Ondan balığa isabet edince balık canlandı, zenbilin içinden çıkıp denize atladı.

Bu hadiseyi Mûsâ (Aleyhisselam)ın talebesi gördü, fakat Mûsâ (Aleyhisselam)a söylemeyi unuttu. Hazret-i Mûsâ kalkınca yola devam ettiler. Ertesi gün kuşluk vaktine kadar yürüdüler.

*_Mûsâ (Aleyhisselam) talebesine dedi ki:_*
-“Kuşluk yiyeceğimizi getir. Biz bu yolculuğumuzda muhakkak ki yorgunluğa uğradık.”

*_O zaman talebesi:_*
-“Gördün mü? O mecmaal bahreyn denilen yerde kayaya çıktığımız vakit balığa garip bir hadise oldu. Ben bunu sana söylemeyi unuttum. Balık orada canlandı, denize atladı. Acayip bir şekilde geçti gitti” dedi.

İslam KokusuWhere stories live. Discover now