7

77.2K 3.4K 527
                                    


Mutfağı toplama işim sonunda bittiğinde açtığım dizinin sesini kıstım, saat sekize geliyordu biraz sonra Yiğit gelirdi yani masayı hazırlamanın tam vaktiydi. Birkaç saat uyumuş ve ardından kendimi daha dinç hissetmenin verdiği gazla kahvaltı masasını toplayıp makarna ile mercimek çorbası yapmıştım.

Evet hasta bir insan olarak sadece bunları yapabildim?

Yiğit çorba içmekten nefret ediyordu ve ben de arada midesine sıcak bir çorba girsin diye tek sevdiği çorbayı yapıyordum.

"Elo!"

Kapının kilit sesinden sonra onun yorgun ama sert sesi evin içine doldu, karanlığın çöktüğü evde ışığı yanan mutfağa geldiğinde yüzünde tatlı bir gülümseme oluştu. "Mutfağı bile toplayacak halin olmaz sanıyordum."

"Ben de öyle sanıyordum ta ki komutanım bana aşkını haykırana kadar."

Yüzünü buruşturdu ve gülümsemesini genişletti. "Adamın hangi lafını aşk olarak yorumladın acaba?"

Ellerimi çırparak ona yaklaştım ve elindeki bardağı hızla alıp içindeki suyu içtim. "Beni senden kıskanıyor! Aynı zamanda merak ediyor."

"Beni niye kıskanıyor oğlum?"

"Beni kıskanıyor, seni değil."

Dediğime karşılık kafasını iki yana salladı ve çorbaları masaya bıraktı. "Sen de gazladın tabii çocuğu daha çok kıskansın diye." dedi ve suratıma çarpık bir gülümseme ile baktı. Ona suratımı astım ve omuz silkerek yerime oturdum. "Ben senin ciğerini bilirim."

"İyi oldu ona, birazcık da o uğraşsın."

Yiğit gün içinde yaptıklarını anlatırken yemek yemek en sevdiğim aktivitelerden biriydi, onun olayları tekrar yaşıyor gibi her detayıyla anlatması verdiği tepkileri cidden izlemeye değerdi.

"Allah'ım bu ne güzel makarna." dedi yalandan bir hayranlıkla "Daha önce hayatımda hiç yemedim böylesini."

Elimde buruşturduğum peçeteyi yüzüne doğru atıp kıkırdadım. "Hain! Seni hasta halimle doyurmak için o kadar uğraştım."

Gülerek yediği tabağı aldı ve tezgahın üzerine bıraktı. "Ben mutfağı hallederim sen çayı demle içelim."

Kafamı sallayarak ocağın üstündeki çaydanlığa biraz su doldurdum ve ocağı yakıp üzerine yerleştirdim. Yemekten sonra içmem gereken birkaç ilacı da içtiğimde düne göre kat ve kat iyi hissediyordum. Evin içine dolan zil sesi ile bakışlarımı önce kapıya sonra Yiğit'e çevirdim ama o da kimin olduğunu bilmiyordu.

"Birini beklemiyorduk di mi?"

"Hayır."

Yıkadığı tabağı makinaya yerleştirdikten sonra mutfaktan çıktı, peşinden gitmek yerine kalan işleri halletmeye koyuldum. Gelen kişi ile Yiğit ilgilenebilirdi, çünkü ben çok hastaydım(!).

"Elticiğim ben geldim!" Coşkulu ses tonuyla yüzümde kocaman bir gülümseme oluşturan Leyla'ya sıkıca sarıldım. Elleri poşetlerle doluydu ve her zamanki gibi neşe saçıyordu.

"Ekler ve abur cubur aldım, ohh çay da yapılmış."

"Hayırdır sen kocansız bize mi geldin?" diye takıldı Yiğit ona, Leyla her fırsatta ona evde kaldın diyerek kavga çıkarıyordu ve bu durum aralarında iyice rutinleşmişti.

"Rencide olma istedim tatlım, herkes bizim gibi hayatının aşkı ile evli değil."

Onların bu haline gülerek içeriye götürmek için bir tepsi hazırladım, ikisi hâlâ birbirine laf edip didişiyordu ve bu durum onları eğlendiriyordu.

ÇİÇEKÇİ KIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin