selam şaka yaptım final değili askaldkeld
arkadaşlar ben diyorum tatlı bir hikaye olsun, üzülmeyelim siz diyorsunuz arda ölecek mi?
Yok aşklarım, biz mutlu olacağız bu kitapta. Bıktım valla dram dram yeto
*
Ela: Selam canım, duydum ki engelini kaldırmışsın
Ela: Hemen gelip darlayayım dedim
Arda Komutanım: Sanki yengemin telefonundan darlamamışsın gibi
Ela: Yanlışlıkla olmuş, benim telefonum sandım.
Arda Komutanım: Gece onlarda kalmışsın diye duydum
Ela: Ay evet, Leyla beni çok özlemiş de gel kal dedi
Arda Komutanım: Telefon için kaldım demiyor da yalancı
Ela:
Ela: Of sus ya kırıcı insanArda Komutanım: aksjaldje neler yapıyorsun
Ela:
Ela: Çiçeklerimle vakit geçiriyorum
Ela: Ne güzel çıkmışlar resimde ya, yerim
Arda Komutanım: Benim çiçeğim daha güzel çıkmış
Ela:
Ela: Sen ne yapıyorsun??
Arda Komutanım: Mert ve Alara ayrılmış, onu dinliyorum
Ela: Niye ayrılmışlar?
Arda Komutanım: Alara aldatmış
Ela:
Ela: Benim gözüm o kızı zaten hiiiç tutmamıştı
Arda Komutanım: Yalan yok benim de
Ela: Olsun Mertsu en azından bir parazitten kurtuldun.
Arda Komutanım: Sana da heyecan çıktı
Ela: ldjwlske yes yes yes!
"Pardon, müsait misiniz?"
Başımı telefondan kaldırarak kapının kenarından bana bakan kıza çevirdim, kahverengi saçlarını topuz yapmıştı ama birkaç tutam teninden aşağıya sarkıyordu. Gözlerinin altındaki kırmızı halkalar, titreyen elleri ve korkmuş bakışları ile içimde bir telaş peyda oldu.
"Buyrun, müsait tabii ki." dedim oturduğum yerden kalkıp yanına giderken. Birkaç adım attı bana doğru ama elleri gibi bacakları da titrediğinden yürümekte zorluk çekiyordu, elimi ona doğru uzattım yardım etmek için. Başta elime boş bakışlar atsa da ardından soğuk elini avucumun içine bıraktı.
Onu koltuğa yerleştirdikten sonra alnına düşen saçları geriye iteledim. "İyi misiniz?"
"Evet, teşekkür ederim."
"Su getireyim mi? İyi görünmüyorsunuz, bir doktora götüreyim mi sizi?"
Başını iki yana salladı. "Hayır, gerek yok. Ben çiçek alacaktım, böyle kokusu hiç gitmesin ya da hiç ölmesin."
Her ne kadar iyi görünmese de bir şey yapmamı istemediğinden arkamı döndüm ve köşedeki çiçekleri elime aldım.
"Lavantalarım var. Ölmezler, kokusu da hiçbir zaman gitmez sizin aradığınız gibi."
"Ondan alayım o zaman." dedi sakince "Bir buket yaparsanız sevinirim."
Başımı salladım usulca ve masaya geçerek bir buket hazırladım, arada birkaç soru sorsam da birkaç kelimelik cevaplar harici hiç konuşmuyordu.
"Adınız ne?" dedim buketi uzatırken.
Hafifçe gülümsedi ve çiçeği eline aldı. "Belda, sizin?"
"Ela ben de, memnun oldum."
Masaya parayı bıraktı ve gülümseyerek yanağıma dokundu. "Gözlerindeki yaşam ışığını söndürme Ela, iyi bak kendine."
Ardından dükkandan çıktı, şaşkınlıkla kafamı az önce oturduğu yere çevirdiğimde bir bilekliğin olduğunu gördüm. Kahverengi ipleri olan, üzerinde bir demir parçası bulunan bir bileklikti. Avucumun içine sakladım bilekliği ve hızlı adımlarla dükkandan çıktım.
"Belda!" diye bağırsam da kimse görünmüyordu, bir süre elimdeki bilekliğe baktım. "Neyse, düştüğünü görüp geri gelir zaten."
İçimi nedenini anlamadığım bir his kaplıyordu, derin bir nefes aldım geçmesi için ama bir türlü gitmiyordu. Elime telefonu aldım ve Leyla'yı aradım, onunla konuşmak bana iyi gelecekti.
*
Belda karakteri Son Umut: Beşgen kitabından, ona da bakmanızı öneririm. Yakında final olacak o da
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇİÇEKÇİ KIZ
Teen Fiction05**: 500 gram çiğ köfte ve yanında büyük boy ayran istiyorum, Lavanta Çiçek'e getirirsiniz.