27

46.9K 2.7K 177
                                    

"Ela biraz sakin ol lütfen, bir şeyi yokmuş işte." diyen Arda'ya aldırmadan gözümden akan yaşı elimin tersiyle sildim.

Bu haberi aldığımız ilk an yola çıkmıştık ve Aydın'a varmamıza bir saatten az kalmıştı, Leyla'nın tansiyonu düştüğü için bayılmış olduğunu öğrensem bile içimdeki korku bir an olsun azalmıyordu.

İçimdeki korkuyu bastırmak için telefonumu elime alarak belki kırkıncı kez Yiğit'i aradım.

"Ela, iyi diyorum güzelim. Sakin ol, gelince kendi gözlerinle göreceksin."

"Telefonu versene Leyla'ya, onunla konuşursam iyi gelir."

Arkadan birkaç tıkırtı geldi ve ardından onun Yiğit'e oranla ince sesi duyuldu. "Elasu, ölüyorum galiba. Gelirken Antep baklavası getiriyorsan ölmezmişim, doktor öyle diyormuş."

"Of salak! Ödümü kopardın, evden nasıl çıktığımı bilemedim."

"Ay yoksa yanlış bir an da mı bayıldım? Allah'ım kahrolurum, ben ne yaptım?!"

"Leyla! Gerçekten iyi misin, neyin varmış?"

"Valla iyiyim ya, başıma güneş geçti galiba tansiyonum düşünce bayılmışım."

"Dikkat etsene biraz, sana kaç kere şapkasız çıkma diyorum."

"Ela! Yemin ederim saatlerdir aynı şeyi dinliyorum Enes ve Yiğit'ten bıktım artık sen de başlama."

"Sen de dikkat et o zaman bebeğim, artık tek de değilsin. Daha dikkatli olman lazım."

"Anneliği bilmediğimi söylemiştim."

"Ben biliyor muyum da tavsiye veriyorum sence? Deme şöyle artık."

"Of tamam be! Siz ne zaman geliyorsunuz?"

"Sanırım bir saate evde oluruz."

"Direkt bize gelirsiniz o zaman, öptüm çok."

"Ben de sizi öptüm."

Telefonu tekrar kucağıma bıraktığımda içimde büyüyen o korkunun yavaşça inine çekildiğini hissettim, Leyla ile konuşmak gerçekten de iyi gelmişti.

Arda saniyelik bakışlarını bana çevirdiğinde gözlerindeki merak ve korkuyu görmüştüm, benim kadar o da korkmuştu bir şey olacak diye. "Yengem iyi miymiş?"

"İyiymiş, onu kolay kolay yıkamazlar zaten."

Gülerek arabayı sağa doğru kırdığında ben de gülümsedim, Arda saatler sonra ilk kez dudaklarımın kıvrılmasını fark etmiş olacak ki vitesin üzerindeki elini yanağıma doğru uzatıp hafifçe okşadı.

"Bu yetmedi, bir dakika."

Köşedeki boş bir yere arabayı çektiğinde şaşkınca ona bakıyordum, el frenini indirip kollarını belime doladı ve çenesi omzumla boynum arası bir yere yerleşti.

"Sen bana baya aşık olmuşsun komutanım."

Çenesini omzuma sürttü. "Sana ayak uyduruyorum."

Boynuma sıkı bir öpücük bıraktıktan sonra saçlarımı elleriyle geriye doğru itekledi, ağlamaktan kızarmış yüzüm ve şişmiş gözlerim büyük ihtimalle beni şempanze gibi gösteriyordu.

"Çok çirkinim bakma."

Dudakları bu sefer burnumun ucuna değdi usulca. "Çarpılırsın." dedi kısık bir sesle. Bu haline gülümsediğimde aramızda hissettiğim yoğun sevgi kalbimi sızlatmıştı, derin bir nefes aldım ve alnımı alnına doğru yasladım.

O sırada telefonu arabanın radyosuna bağlı olduğundan dolayı arabanın içine yüksek bir ses yayıldı.

Babam Arıyor

"Ya sabır, ya selamet!"

Bu haline gülerken Arda telefonu açıp kulağıma yasladı, sarılması ile iyice mayışan bünyem uyku için çırpınmaya başladığında daha fazla direnmeden kafamı cama yasladım ve gözlerimi kapadım.

*

"Ela yavaş yavaş çıkabilirsin basamakları bence."

Arda'ya doğru dönüp ona dil çıkardım, sonunda gelebilmiştik ve ben arkadaşlarımı biraz daha görmezsem Feriha gibi bayılacaktım.

Zile basarken Arda da yanıma gelip elini belime doğru yasladı, içeride ailesinin olduğunu bilmek beni her ne kadar gerse de bu temasına tepki vermeden beklemeye devam ettim.

Siyah çelik kapı açıldığında karşımda gördüğüm çatık kaşlı Yiğit bana doğru hızla yaklaştı. "Allah gönderdi seni Allah! Kurtar beni eve gidelim lütfen ya."

Omuzlarıma doladığı kollarının arasına girdiğimde güldüm. "Ne oldu Yiğitsu, kim delirtti seni?"

"Leyla cadısı, yok onu getir yok bunu götür. Kölesi yaptı resmen."

Ondan ayrılıp yanağını parmaklarımın arasına kıstırdım. "Tamam annem, ben ona kızarım."

"Bu kadar samimiyet yeterli, uzaklaş." diyen Arda'nın sesi o kadar sertti ki istemsizce bir adım geriye çekildim.

"Bunu niye getirdin ki? Kalsaydı orada." dedi Yiğit kaşlarını çatarak, bu halleri bir köprü de denk gelen iki keçiden farksızdı.

"Hadi beyler içeri, sizin kavganızı çekemeyeceğim!"

Koşar adımlarla girdiğim ev aniden duraksamamı sağlamıştı, içeride Demirhan ailesi değil Demirhan aşireti var gibiydi. Koltuklar ve sandalyeler yetmemiş gibi yere koydukları yastıkların üzerine bile oturmuşlardı.

"Merhabalar." dedim kısık sesimle.

Öpmem mi gerekiyordu herkesi?

Salonun köşesinde ayakta bekleyen Yağmur küçük adımlarla yanıma geldikten sonra koluma girdi. "Leyla odasında, seni bekliyordu zaten hadi gel."

Salondakilere son bir kez gülümsedikten sonra Arda'ya kısa bir bakış attım, benim aksine herkesle tek tek selamlaşıp sarılıyordu.

"Normalde ellerini öpmeni beklerler ama şimdi konu hastalık olunca içeri gitmene bir şey demezler. Ben de kaçırdım seni o boğucu ortamdan."

Ona içten olduğunu düşündüğüm bir gülüşle baktım. "Teşekkür ederim."

Aşina olduğum evde hızla odayı bulup içeri girdim, Leyla üzerine giydiği gri eşofman takımıyla yatakta oturuyordu. Suratında öyle bir ifade vardı ki birazdan çığlık atarak kaçacakmış gibiydi.

"N'aber fıstık?" dedim ona sıkıca sarılırken.

"Ya söyle gitsinler, kalabalık istemiyorum ben!"

"Leyla ayıp öyle, giderler şimdi."

Derince ofladı ve arkasına yaslandı. "Dört saattir oturuyorlar."

Yağmur kısıkça güldü "Senin isteme tarihini bile kararlaştırdılar."

"Ne?!"

Leyla omuzlarını yukarı kaldırıp bıraktı. "Vallahi ben de şaşırdım her şey çok ani oldu." dedi şaşkınca.

Odanın kapısı hızla açıldığında Arda bir anda içeri girdi ve kapıyı kapattı. "Biz haftaya seni istemeye geleceğiz, haberin olsun."

ÇİÇEKÇİ KIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin