52.Bölüm. "Kaderin Defteri."

11.2K 563 141
                                    


Playlist: Boy Epic-Scars / Someone Like You Cover - Adele (Cello/Piano) - Brooklyn Duo (Ben medyaya ilk şarkıyı koyuyorum. Siz dilediğinizi açabilirsiniz. J )


Atlamadan okursanız çok çok mutlu olurum. İyi okumalar! *-* :')


••


52.BÖLÜM. "KADERİN DEFTERİ."


Hayatta herkesin namına düşen namı diğer ismi vardı. Ve her ismin bir sorumluluğu vardı. Yıkıntıların ardındaki kız. Asla ama asla, insanların acılarını küçümsemek istemesem de, bu nam çok fazla değil miydi? Bu kadar acı çok fazla değil miydi?


Hayatın yükünü omuzlarına almış bir kızdım ben. Hatalarımı geride bırakmak yerine, üst üste dizerek kocaman bir yıkıntı oluşturmuş kızdım. Titreye parmaklarımla derinlikten çıkmak için hatalarımı kazımıştım.


O can alıcı kazıma sesi her an beynimde yankılanırken bir kere dahi geri adım atmamıştım. Parmaklarımda kanın tadı vardı. Tırnaklarımın içinde biriken koyu renk birikinti, hatalarımın bedeliydi. Hatalarımı geride bırakmamamın bedeliydi.


Yorgundum.


Sıradan bir yorgunluk değildi bu. Bedenimin üzerine sinen duyguların bedelini taşımanın yorgunluğuydu. Kurtarılmayı beklemenin yorgunluğuydu. Akra'nın ölümünü yorgunluğuydu. Poyraz'ın yorgunluğuydu. Daha fazla dayanabileceğimi sanmıyordum.


Yıllar önce, yıkıntıları biriktirmeye başlayan küçük bir kız vardı. Kendini yıkıntıların gölgesinde güvende hisseden, sevgiye muhtaç bir kız çocuğu. Aynaya baktığımda gördüğüm masum tarafımın simgesiydi. Bir yandan tutunup, diğer yandan unutmak istediğim tarafımdı. Ama şimdi, o parça yıkıntılar altında ezilmiş, kanı parmaklarıma sıçramıştı. Katildim. Masumluğumun katiliydim.


Herkesin bir defteri olduğuna inanırdım. Kaderin defteri. Benim defterimin her sayfasında kan vardı. Gülüşlerimin arkasında haykıran, kana bulanmış çığlıklar vardı.


Acı her yerdeydi.


Küçükken saklandığım yorganımın altında, kâbus görmemek için içtiğim sütte, her darbede sarsılan kum torbasında, küçük bir pembe ayıda saklıydı acı. Saklanan şeyleri bulmak normalde zor değil miydi? Öyleyse ben neden hep acıyı buluyordum? Neden kimse acının önüne çıkmıyordu? Neden acı engellenemiyordu?


Saç diplerimde biriken su damlalarını elimle savururken, bir kez daha burnumu çektim. Beyazlamış ellerimi bacaklarıma doladım ve kafamı geriye atıp sesleri duymamazlıktan geldim. Başım çatlıyordu. Sabrımın son seviyelerindeydim.


Poyraz yoğun bakımdaydı. Hastane raporunda, 'boşluğa alına bıçak darbesi' yazılıydı. Ama kimse bilmiyordu ki, bıçak değil, Poyraz'ı ben yaralamıştım. Suçlu olan bendim.


Tek temennim, ölmemiş olmasıydı. Hastanenin boğucu odalarından birinde, yaşam mücadelesi veriyordu. Durmak için çabalayan kalbine söz geçirmek için çabalıyordu.

YIKINTIWhere stories live. Discover now