58.Bölüm. "Bencil."

10.6K 463 52
                                    

Gelen destek yüklü mesajlara minnettarım. Seviyorum sizleri! Ve unutmadan, YIKINTI'nın instagram hesabını kullanacak birini arıyorum. Yani YIKINTI hakkında paylaşım yapacak biri. Ayrıca Twitter içinde lazım. *-* Mesajlardan yada yorumlardan bana ulaşabilirsiniz!

--

58.BÖLÜM. "BENCİL."

Gerçeklerden üşüyen o aciz bedenin şoku üzerime yığıldı. Büyük bir buz kütlesi hızla düşüncelerime çarpınca, ensemden akan boncuk boncuk terleri sildim. Yıkıntılar ardında kalmış olan o beden, buz gibi olan havaya karşı kollarını bedenine bağladı. Önünde oluşan bir avuç hataya baka kaldı.

Su bardağı pembe masa örtüsünü kırmızıya boyayarak düştüğünde, Poyraz'dan önce davranıp peçeteye ulaştım ve döküle suyun üzerine bastırdım. Yıkıntılar aklımı o kadar kalabalıklaştırmıştı ki, yalın bir halde orada dura buzu görememiştim. O hep oradaydı. Sadece bir tepki bekliyordu. Şimdi o tepki en sert yerden gelmişti ve gölgeler altında kalmış o acı en sert yerinden vurmuştu beni.

"Sakin ol," diye uyardı Poyraz. Gözleri kararlılıkla bakıyordu ama dudakları ince bir çizgi halindeydi.

"Sakin mi olayım?" diye sordum. Ses tonum beni bile şaşırtmıştı. Ne yüklüydü bu kelimelerde? Kin mi? Şaşkınlık mı? Yoksa o buz kütlesi yaktığı yerleri mi buharlaştırmıştı? O yüzden miydi kelimelerimin ağlatacak kadar duygu yüklü olması?

"Hesabı alabilir miyim?" diye sordu Poyraz hafif kızgın ses tonuyla. Bana kızmasına hakkı yoktu! Garson hesabı getirince Poyraz siyah cüzdanını ceketinin cebinden çıkardı ve yüz lirayı koyup, "Üstü kalsın," diye fısıldadı. Ayağa kalkıp yanıma geldi ve kalkmama yardım etti. Kendimi zorlamadım. Vücudumu Poyraz'ın vücuduna yasladım ve beni taşımasına izi verdim. Dışarıya çıkınca birkaç sokak arkaya park ettiği arabasına doğru yürüdük. Gözlerim boşluğa sabitlenmiş, bedenim Poyraz'ın bedenine yaslanmış ve ruhum ruhuna katılmıştı.

Gökhan'ı hayal etmeye çalıştım.

Beni çok seviyordu. Her şeyden çok. Ben Poyraz'ı severken bile beni seviyordu. Ben onun kollarında Poyraz için ağlarken beni seviyordu. Ne yapıyordu şimdi? Elleri bağlanmış bir şekilde bir taburede oturuyor muydu? Yoksa vücudunda oluşan morlukları içine gömüp, soğuk bir odanın en köşesinde kıvrılarak yatıyor muydu?

"Telefonun çalıyor," dedi Poyraz. Gözlerimi boşluktan aldım ve Poyraz'a verdim. Telefonumu cebimden aldım ve arayan ismi görünce birden durdum.

Annem.

Tabi ya. Bir de bu vardı.

"Açmayacak mısın?" diye sordu Poyraz. İfadesi hala sakindi ama içinde bir yerde fırtınalar koptuğunu biliyordum.

"Anne?" diye açtım telefonu.

Uzun süre yalızca nefes alış veriş sesi duydum. Daha sonra derinde bir iç çekiş sesi. "Poyraz yanında değil mi?" Soru karşısında afalladım. Bağırıp çağırmasını, bildiğim her şeyi anlatmamı söylemesini bekliyordum. Bunu değil.

"Evet."

"Yanından ayrıl."

"Anlayamadım?" diye sordum. Birde parmağımdaki o yüzük ağırlaştı ve sonu belli olmaya bir boşluğa düştü. Annem bu yüzüğü görünce ne diyecekti? Ne tepki verecekti? Yüzüğü alıp bir köşeye fırlatır mıydı? Yoksa anlayışla başını mı sallardı? Aldığım oksijenin yetmediğini fark edince Poyraz'dan uzaklaşıp derin bir nefes aldım.

"Eve gel, yalnız."

Telefon kapandı.

"Her şey yolunda mı?" diye sordu Poyraz. Gözlerim telefonda beliren, 'Çağrı sonu' yazısına takılmıştı. En son konuştuklarımız... Anlamış mıydı? Poyraz ile ilgili olduğunu anlamış mıydı? Gözlerim birden karardı, ayağım yerden kesilir gibi oldu. Poyraz'a tutunmayı red ettim. Düşüncelerime zehir gibi bir şey yapışmıştı. Ağır ağır ama etkileyici bir şekilde ilerleyen zehir.

YIKINTIWhere stories live. Discover now