59.Bölüm. "Korku."

13.1K 556 83
                                    

İyi okumalar!

--

Babamın öldüğü gün neler hissettiğimi hatırlamıyordum. O güne dair hatırladığım tek bir his vardı: Yıkıntılara bakan o küçük kızın korkusu. O korkunu yavaş yavaş beynime kazıldığını hatırlıyordum. Derinden, çok derinden gelen bir ses kulağıma fısıldamıştı: Korkacaksın. Soğuktan titreyerek korkacaksın. Cesur olman gereken her Allah'ın günü korkacaksın.

Küçük bir kız çocuğun etrafa boş bakışlar atması, içinde tuttuğu korkunun dışa vuruluşuydu. Kimse anlamamıştı. Kimse bana, 'Baban öldü, nasıl hissediyorsun?' diye sormamıştı. Ben dizlerimi çekip, duvara yaslanarak annemi izlerken, kimse yanıma gelip, 'Korkma!' dememişti. Ben kendi kafamda kurduğum oyunu oynamaya başlarken, kimse gelip bana yardım etmemişti. Ben annemin karşısında öylece dururken, kızının kendi adında kaybolduğunu anlamamıştı.

O geceye dair hatırladığım bir şey daha vardı. Bir rüya. İçeriye tanımadığım insanlar girip çıkarken, ben odama gidip, yorganı kafama kadar çekip uyumuştum. Hıçkırıklarımı kendimden bile saklamıştım. Sırf, kafamdaki o canavar uyanmasın diye. Korkmuştum.

Kendimi parkta sallanırken görmüştüm rüyamda. Mavi, tahtadan bir salıncak olduğunu hatırlıyordum. Ayaklarımı rüzgara doğru tutmuş sallanıyordum. Gülüyordum. Kahkaha atarak gülüyordum. Korkmadan, sakınmadan gülüyordum. Biri beni sallıyordu. "Hadi!" diye haykırıyordum. "Hadi! Daha yükseğe!" Beni sallayanın babam olmadığını biliyordum. Beni sallayan, hayaletin tekiydi. Onu göremiyordum; ama beni salladığını biliyordum. Hava akımı beni içine alıp, ardından bırakırken, içten içe beni sallayanı babam olmadığını biliyordum.

O sabah uyandığımda, gözlerim bulduğu anlık boşlukla dolmuştu. Ağlamak istemiştim. 'Babam öldü!' diye haykırıp, ağlamak istemiştim. Ama o ses yeniden gelmişti: Korkacaksın. Babanın olmadığı her gün korkacaksın.

O gün, o yıkıntılar bana karşı olarak yükselmeye başlarken, annemi o yıkıntıların dışında tutmuştum. İsteseydim annemi alabilirdim. İsteseydim; korktuğumda sarılabileceğim bir anemin olması için onu içeriye alabilirdim. Ama almamıştım. Annem karşımda bana bakarken ben kafamı çevirip, onu almayı red etmiştim.

İlk kez küçük bir çocuğun kalbi kırılmıştı.

Ve onun yarasını hala taşıyordum.

"Derin yanlış hiçbir şey yapmadı,"dedi Poyraz. "Onu suçlamayı kesin."

"Bana dokunma!" diye haykırdı annem. Bileğini Poyraz'dan kurtardı ve birkaç adım geriye gitti. Az önce bakışlarımın dolaştığı elini arkasına saklayarak ayakta durmak için ayaklarını yere iyice bastırdı. Poyraz kafasını eğip bana baktı ve ardından elini belime koyup beni ayağa kaldırdı. "Derin'e bir daha tek bir kötü kelime bile söylemeyeceksiniz," dedi Poyraz kendinden emin bir tonla. Çenesi sımsıkı olmasına karşın beni tutan elleri güven vericiydi.

O derinden gelen sesi yeniden duydum. Bu sefer daha yüksekti sesi. Daha korkutucuydu: Korkacaksın. Ağlamaktan dahi korkacaksın.

Kapıdan çıkmak üzereyken Poyraz'ı durdurup anneme doğru döndüm. Burnumu sessizce çekip, korkakça birkaç adım attım. İçimde sakladığım o küçük, dizlerini kendine çekip bekleyen kız çocuğuna seslendim. Yıllar boyunca içimde bıraktığı o yarayı kapatma zamanı gelmişti.

"Babam öldüğü gün," diye başladım. "Kapının yanındaki duvara dizlerimi kendime çekip oturmuştum. Tüm gün boyunca. Sen karşımda kendini yerden yere atarken, ben orada oturmuştum," Korktuğunda çekildiği o yuvasına biriktirdiği zehri akıtmanın sırasıydı. Cesur olmanın sırasıydı. O sesi duymazdan gelmenin sırasıydı. "Yanıma gelip bana sarılmamıştım bile. Bana gelip hiçbir şey sormamıştın."

YIKINTIWhere stories live. Discover now