S E K İ Z

45 27 7
                                    

Kalbinizin öldüğünü hiç hissettiniz mi? Ben hissettim. Çıplak tenimde bıraktığı her izde yalnızlığım, korunmasızlığım, yakarışlarım vardı. Bir iskeledeydim ve iskeleye çarpan her dalgada giderek sarsılıyordum. Yıkılmıştım aslında ne dalgalar duruldu, nede çırpınışlarım duyuldu. Öylece boğuldum can çekişe çekişe. Benim ruhum bedenimle beraber öldü o dalgalarda. Ne yardım eden, nede bilen kimse olmadı.

Parke zeminde çıplak tenimle tirtir titrerken cenin pozisyonunda uzanıyordum. Ne kadarda kolay sanmıştım her şeyi. Aşk filminde kurtulmayı bekleyen bir ahmaktan farkım yoktu. Tek ses onun gülüşü, tek ses merdiven basamaklarından inerken ki gülüşüydü.

"Senden onlar kurtulmazsa ben yavaş yavaş kurtulurum." dediği son cümlesiyle çoktan uzaklaşmıştı.

Kime ne anlatacaktım? Onun arkadaşlarına mı anlatacaktım kendimi inanmayacaklarından adım gibi emin olduğum arkadaşlarına , yoksa kaçıp hiç bir şeyin peşine düşmeyecek miydim? Ne yapacaktım? Bir yandan ailem, Bir yandan Güneş ve bir yandan adını ağzıma almak istemediğim o iğrenç insan Mirza vardı. Neye göre ilerleyecektim, görmezden mi gelecektim her şeyi? Ben ne yapacaktım bu halle!?

Ne kımıldayabildim yerimden nede göz yaşlarım yanaklarımdan süzülmeyi bıraktı. Orada öylece uzun süre durduktan sonra zorla da olsa kalkmaya çalıştım. Banyoya girecek bu işi bitirecektim artık. Yaşayamazdım bu halde, kalamazdım böyle.

Daha önce çıkardığım kıyafetleri üzerime geçirdim. Bedenime daha fazla bakamayacaktım. Hiç düşünmeden elime aldığım banyo kürsüsünü ayna parça parça olana kadar vurdum. En sonunda istediğimi alacaktım. Her şeyden ve herkesten kurtularak ailemin yanına gidecektim. Artık yaşamak için olan tek direncimi de kaybettim bu gece, duramazdım. Elime aldığım ayna parçalarından birisi ile içim bileğimden de çok sızlasa da yavaş yavaş kestim. Her iki bileğimi kestiğimde karşımda Güneşi bulanık bulanık görmeye başladım. Zihnimde yankılanan seslerin sahibini artık göremiyordum. Tek hatırladığım.

"Sende bırakma Mehir." sözü oldu Güneş'in.

Poyraz Tekin

Günümüzden...

Mehir'i kanlar içinde yerde bulduğumuzda neye uğradığımı şaşırdım.

"Abi." yanımdan bana seslendi kız kardeşim. Travma geçirdiğim her anda karşımdaydı.

"Onu kurtar. Ben yaşayamadım o yaşasın abi."

İkinci kez birini daha kaybedemezdim. Bir kez daha kardeşime benzettiğim, kardeşim yerine koyduğum birini aynı sebepten kaybedemezdim. Kendime gelmeye çalışarak Güneş, Mehir'i kucağına aldığında önlerine geçerek arabayı çalıştırdım. Olabildiğince hızlı kullanıyordum.

"Şu s*ktiğimin yolu ne zaman bitecek Poyraz!" dediğinde patlamaya hazır bir bomba gibi Güneş'in üstüne giderek konuştum.

"Güneş! Ulan bir sen misin lan o kız için endişelenen? Olabildiğince hızlıyım zaten görmüyor musun? S*ktiğimin aracı anca bu kadar gidiyor."

"Mehir beni bırakma ne olur bırakma ." Güneş'i ilk defa bir kadın için ağlıyorken, bağırıyorken görüyordum. Onu bu kadar değerli kılan neydi aralarındaki?

Geçen yarım saatte ancak hastaneye varmıştık. Koşuşan doktor ve hemşireler her biri kardeşimin ölümünü hatırlatırken deliye dönmek üzereydim. Bağırdım "Yaşatın onu!" Diye. Sedyeyle hastaneye giriş yaptıklarında Hazar peşlerinden gitti. Arkamı döndüğümde Güneş yere çökmüş kendi kendine konuşuyordu.

VİRGÜLDEN SONRASIWhere stories live. Discover now