36: bütün bu saçmalıklara kim inanır ki

6.2K 1.1K 676
                                    

selammm sizi cok ozledim☹️🫶🏻

(♡)

"işte, her meleğin ayrı görevleri vardı. bana da zor buldular aslında, günah meleği oldum. yeryüzünde yaşayacaktım ama görünmeyecektim falan filan..."

jeongin gözlerini açabileceği kadar açmış, hayretle hyunjin'in anlattığı saçmalıkları dinlemeye çalışıyordu. o kesinlikle delirmişti, bütün bunların başka bir açıklaması olamazdı çünkü.

"sonra," diye uzattı kelimesini hyunjin. bacak bacak üstüne atıp ellerini dizinin üzerinde birleştirmişti. "ben sizi gördüm, changbin ve seni yani. çok mutluydunuz ve beni unutmuş gibiydiniz."

gözlerini hyunjin'in tam arkasındaki boş duvara doğru çevirdi jeongin. bazı anlar dışında boğazından bir lokma yemek bile geçmemişti ki, nasıl olabilirdi bu?

"ben de dirilmek istemedim. geri gelirsem beni istemezsiniz diye düşündüm."

cümlesini bitirip biraz nefeslendi hyunjin. karşısındaki çocuk ona asla tepki vermediği için ara sıra duraksıyordu tabii ama devam etmeyi tercih etti.

"sonra felix izletti bana her şeyi, lolcü çocuk. bilgisayar işleriyle falan uğraşıyor işte, neyse konumuz bu değil. ben de tekrardan fikrimi değiştirip geldim buraya ama yanlış iksiri vermişler bana. hafızamı kaybettim bu yüzden."

jeongin hâlâ suratındaki şaşkın ifadeyle hyunjin'i dinlerken sırtını oturduğu koltuğa yasladı ve kollarını önünde birleştirip yargılayıcı bakışlar atmaya başladı. "yani sen diyorsun ki, ben biraz saçmalayacağım jeongin ve sen de beni deli sanmayacaksın."

"hayır." dedi net çıkan ses tonuyla hyunjin. "ben deli değilim."

"ah, tabii." diyerek biraz daha yayıldı jeongin oturduğu koltukta. "ben de aşk meşk işleriyle kafayı bozmadım zaten hiç."

yaptığı ironiler her zaman fazlasıyla alaycı bir surat ifadesinin yanında geliyordu, bu yüzdendir ki hyunjin kendini açıklayamadığı ve inandıramadığı her an kusacakmış gibi hissediyordu.

"biraz..." diye mırıldandı mide bulantısını unutmaya çalışırken. "biraz olsun parçaları birleştiremez misin? her şeyi açık açık söylesem de inanmayacak olan senin adına konuşuyorum jeongin. biraz da sen uğraşamaz mısın bir şeyleri anlayabilmek için?"

bu kadar sert konuşmak istemiyordu tabii, ses tonu ne kadar ince çıksa da kelimelerinin sivriliğini hesaplayamamıştı hyunjin.

böylelikle jeongin'in tekrardan alayla gülümsemesini sağlamıştı. "burada bir şeyler için çabalayan tek kişi benim, tamam mı? her seferinde saçma sapan konuşup olayları düğüm haline getiren de sensin. sürekli saçmalıyorsun, sürekli. ağzından bir kere olsun mantıklı cümleler çıkmıyor."

nefeslendi biraz, artık ne dediğinin farkında olmadan konuşuyordu. "melekler, onların görevleri, okları toplayan tuhaf adamlar, aşk ve ölüm meleği..." kahkahasını tutamamıştı bunları sıralarken.

"en çok da buna gülüyorum işte." dedi gülüşünü soldurup. "benim ufak çaplı bayılmamı ölmek olarak nitelendirip, senin iş arkadaşına deli gibi aşık olmanı da aşk oku ile vurulmana bağlıyorsun. tanrı aşkına hyunjin, bütün bu saçmalıklara kim inanır ki?"

tam konuşacağı sırada dış kapının açılmasıyla dudaklarını geri kapattı hyunjin. yorulmuştu zaten, kendisini açıklamak için ekstra çaba harcaması onu fazlasıyla yıpratmıştı.

"şu kapının kenarındaki camları renkli olanlarla değiştirmelerini söyleyelim ya, salonun direkt olarak dışarıdan gözükmesi sinirimi bozmaya başladı."

cupid ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin