2. Yok Oluş

533 60 27
                                    

"Siktir lan, ne yapacağız şimdi?"

Korku dolu gözlerle ona bakıyordu. O da en az karşısındaki kadar şaşırmış ve korkmuştu.

"Ne bileyim ben. Changbin bize yardım eder mi?"

"Onun başı boktan kurtulmuyor ki, bize nasıl yardım etsin!"

Arkadaşının, gözü önünde korkudan titremesi acayip bir vicdan azabı çektiriyordu. Her şey onunla başlamıştı. Tabii kendisi arkadaşına yapmayı teklif etmemişti ama sonuçta o yapmasaydı diğeri de yapmazdı. En azından kendisi öyle düşünüyordu.

Dostunun suratını iki elinin arasına aldı ve konuşmaya başladı.
"Sakin ol Minho, halledebiliriz. Bana güven tamam mı?"

"Nasıl halledeceğiz ki? Elimizden bir şey gelmiyor Chan." gözlerindeki yaşları tutamadığı için serbest bıraktı.

Chan dostuna sıkıca sarıldı ve titreyen sesiyle kulağına fısıldadı. "Özür dilerim."

---

Acilen gitmeleri gerektiğini biliyorlardı. Farklı yerlere gideceklerdi, bulunma ihtimallerini azaltacağını umuyorlardı. Yakalanmak veya burada kalmak seçeneklerde yok, ikisi de bu kadar borcu ödeyemezdi.

Bir gece vakti koşabildiği kadar koştu. Uzak olduğunu düşündüğü bir durakta son otobüse bindi ve son durağa kadar gitti.

Aklımı sikeyim, geldiğim yere bak!

Geldiği yerden daha ürkütücü duran bir semtteydi. Cebinde sadece Changbin'in ne olur ne olmaz diye verdiği bir miktar para ve bir bıçak duruyordu. Bu geceyi dışarıda geçirebilirim belki?

Sokaklarda dolaşarak gözden uzak bir nokta arıyordu. Bahar akşamı, ılık bir hava vardı. Sonunda gözüne biryerleri kestirdi. Kimsenin bulaşmaması için dualar ederek iki binanın arasında kalan boşluğa ilerledi. Yaklaştıkça sesler duymaya başladı.

Kerhane falan mı? Böyle bir yere mi açmışlar cidden?

Muhtemelen, yanlış çıkacak düşüncesiyle, merakına yenik düştü ve ilerlemeye başladı. Kerhane değildi. Eşcinsel bir bar gibi duruyordu. Küçük bir kapısı vardı ve dışarıdan, görüntü olarak hiç belli olmuyordu sadece normal bir daire gibi duruyordu. Dışarıya çok fazla ışık ve ses veriyordu. Belli ki yasa dışı bir yerdi.

Burada da yatacak yer yok!

Hayal kırıklığıyla yürümeye başladı. Rastgele bir yere yatarsa dikkat çeker, hatta belki polise şikayet edilirdi. Böyle bir durumda onu koruyacak veya savunacak hiçkimsesi yoktu. Dalgın dalgın yürürken birinin onu kolundan tutup fırlatmasıyla kendine geldi.

Adam koca vücudunu ona yasladı,sarhoş olduğu belliydi. Chan bıçağa uzanmak istedi ama adam izin vermedi. Bileklerinden tutup duvara batıyor ve bu bileklerinin acımasına yol açıyordu. Boynunda hissettiği şeyle ürperdi ve iğrendi. Kafasını hareket ettirmesi bile zordu.

Bağırıyordu ama kimse duymuyordu. Bu yüzden o sikik batı buraya açtılar!
Debelense de işe yaramıyordu. Boşluk bulduğu bir an dizini adamın bacak arasına geçirdi. Çığlık atıp üstünden çekilince, Chan bıçağına sarıldı.

Oradan hemen gitmek istiyordu. Bıçağa yapışmış gibi duruyordu ama şu ana kadar kimseye zarar vermemişti, ayrıca yaşadığı şok yüzünden bedenini tam kontrol edemiyor gibiydi.

Adam sinirle üstüne atılınca bıçağı savurdu ve kolunda derin bir kesik açtı. Boğuşurlarken elindeki bıçağın kayıp gittiğini hissetti. Sonra bir sürü ses. Bir grup insan o tarafa geliyorlardı, saat kaç olmuştu?

Birden karnında inanılmaz bir acı ve sıcaklık hissetti. Kan. Adam birden ortadan kaybolmuştu. Onun da kaybolması gerekiyordu. Kalan tüm gücüyle koşmaya başladı. Her hareketinde dayanılmaz bir acı hissediyordu. Sessiz gördüğü bir binaya kendini attı. Bodruma inecekti ama kapısı Aralık duran bir kapı fark etti.

Kapıyı kapatmayı unutan kişiye teşşekür ederek içeri girdi, kimse yok. Birileri gelmeden ölmeyeceğini umarak kendini koltuğa bıraktı.

---

Gözlerini araladı, hala aynı koltukta yatıyordu. Güneşin parlak ışığı gözüne vuruyordu.

"Günaydın."

Hafif şaşırmış şekilde ses çıkarmadan başıyla selam verdi.

"Senin ciddi bir suçlu olduğunu düşünüyordum. Ama sadece işe yaramazın tekiymişsin."

Chan büyük gözlerle onu dinliyordu. Nereye gidecekti bu konuşma.

"Neden evime geldiğini anlat. Yalan söylediğini düşünürsem seni ihbar ederim."

"Evin kapısı aralık duruyordu."

"Daha geriden başla."

"Borçlarımdan kaçıyorum." bunu diyip direkt Seungmin'in gözünün içine baktı.

"Borç mu? Neden borç yaptın ki?"

Dik dik Seungmin'e bakmaya devam etti. "Dolandırdım ve yakalandım. Ben borç demeyi daha uygun buluyorum sadece."

Seungmin gülmek istedi ama o kadar ciddi bakıyordu ki hiçbir şey yapamadı.

"Benim param yok."

"Biliyorum. Çulsuzun teki olmasan burada yaşamazdın."

"Keşke profesyonel bir dolandırıcı olarak harika bir hayat yaşasaydım. Ama sanırım biraz zeka gerektiriyor."

Chan hiçbir şey hissetmiyordu. Sadece yaranın acısını duyuyordu. Hiçbir kelime ona zarar vermiyordu ve fark ettiği an bu durum hoşuna gitti.

Cevap gelmeyince Seungmin devam etti.
"Neye göre seçiyorsun peki? Dolandıracağın insanları yani."

"..."

"Bugün seninle kalmak için işten izin aldım ve geri gittiğimde 3 günlük işi birden yapacağım. Güzelce sohbet etmeye çalışıyorum çünkü böyle bir günü başarısız ve yaralı bir dolandırıcıyla sessizce bakışarak geçirmek istemiyorum."

Chan bir süre bekledi, derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.
"Sadece müşterilerimi."

"Ne müşterisi peki bunlar."

Chan hafifçe doğruldu, daha doğrusu doğrulmaya çalıştı. Kafasını kaldırabildiği an durdu ve rahat bir nefes verdi. Seungmin ise dikkatle ondan gelecek cevabı bekliyordu.

"Jigoloyum ben."

Duyduğu bu cevapla bir süre donakaldı Seungmin. Sonra, birden kahkaha atmaya başladı.

Chan sadece bakarak kahkahasının bitmesini bekliyordu.

"Çok özür dilerim. Hahah! Ya-yani sen, zengin kadınları mı dolandırıyordun?"

"Dolandırmam mı komik yoksa zengin kadınlar kısmı mı?"

"Sadece zengin kadınları dolandırman komik. Kendi kuyruğuna sıkmışsın resmen. Bir daha kim seninle görüşür ki?"

"Bu konuda endişelenmiyorum çünkü hiç kadın dolandırmadım."

"Siktir git ya!" Seungmin'in kahkası birden solmuş ve ciddileşmişti.
"Erkeklerle mi?"

"Bu bir problem mi?"

"H-hayır tabii ki değil. Şaşırdım sadece."

"Üfff her neyse. Beni sokağa atacağını söylemiştin. Yardım ette beni sokağa atalım."

"Vazgeçtim. Sen uyurken ceplerine biraz baktım da, cidden beş parasızsın. Üstelik yaralı şekilde bir şey yapamazsın."

"Sıradan bir erkek fahişeyim sadece. Ölsem kimse umursamaz. Ayrıca kimsenin senden şüpheleneceği yok, senin üzerine de bir şey kalmaz merak etme."

Sıradan bir erkek fahişeyim. Bu söz Seungmin'i çok kızdırmıştı. Nedeni üzerine sonra düşünecekti. Yavaşça oturduğu yerden kalktı ve çatık kaşlarıyla salonla birleşik olan mutfağa ilerledi.

"Kahvaltı da ne istersin?"

Lawliet / ChanMinWhere stories live. Discover now