39.BÖLÜM "KALP SANCISI I"

2.3K 303 443
                                    

Keyifli okumalar dilerim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.







Keyifli okumalar dilerim. (:


39: "KALP SANCISI I"


-


Depremin oluşması için, yer kabuğunun en üst katmanındaki kırıkların hareket etmesi gerekirdi. Depremin farklı seviyeleri ve her seviyenin de şiddetli neticesi olurdu. Çoğu jeolog, 9,5 büyüklüğünde bir depremin gezegenin üretebileceği üst sınır olduğunu ve 10 büyüklüğündeki bir depremin olası olmadığını söyler. Fakat size yemin ederim ki, bir bakışı ile felaketimi getiren o gözlerin lacivert yansımasını gördükten sonra ben, 12 şiddetindeki bir depremin kıyametine tutuldum. Yeryüzümün şekil değiştirdiğini hissettim. Yer çekimi denilen şey devre dışı kaldı ve ayaklarımı yerden kesti. Üstelik kıyametin ötesini yaşatan şiddetli artçılarıyla kalbimin duvarlarını patladı, ben de bir toz zerresine dönüşerek ekmek kırıntısı gibi ufalandım. Her nasıl olduysa, yok oldum. Hiç oldum. Hiçliğin merkezinde namevcudiyet oldum.

Kalbimin kolonları çatır çatır çatladığında, duvarları başıma yıkıldığında, dahası bir enkazın altında gömülü kaldığımda; gömüldüğüm toprak bana dünya olur sanmıştım ama ben o dünyadan kovulalı kaç zaman olmuştu? Sancım ve ıstırabım, elemim ve kederim, kaç vakit önce beni dünyasındaki darağacında asmıştı? Kaç vakit önce ki, hiçliğin zaman aşımında ben her gece ölür olmuştum?

Kalp sancısı.

Batar ya da saplanır, zaman zaman azalır veya çoğalır.

Benim sancım hiç azalmıyordu. Hiç, dinecek gibi davranmıyordu. Kovulduğum dünyanın toprağında ölmelerimin hiç sonu yokmuş gibi sancımın da bir bitişi, bir durulması yoktu. Sevda diyorlardı, buna. Sevdanın karası. Bir defa seversin ve bin defa ölürsün. Yaşamak, ahirine dek olanaksızdır.

Göğsümün diyarı onun yokluğunda kuş uçmaz, kervan geçmezdi.

Şimdi o buradaydı ve onun kalabalığı ihtilalin bir başkentiydi.

"İntikam alındı."

Nefret bileyen, kan akıtan, öfkenin ateşine benzin döken mekanik iniltisiyle bunu söylemeden önce, mavzer patlamasını andıran tabancanın namlusundan üç mermi fırlamıştı ve bu üç mermi facianın resmini çizdiği uzantısıyla Rahşan'ın göğsüne gömülmüştü. Üstelik sessizliğin feleği, kıyamet misali tabancadan yankılanan sûr sesiyle parçalara ayrılarak ağır yaralanmıştı.

Göğsüne gömülen üç merminin darbesinden sonra Rahşan'ın yalpalandığını görmüştüm, sanki ayaklarındaki kudret bir denizin çekilmesi gibi kaybolmuştu. Akciğerine kezzap çalınmışçasına soluk dahi almadan göğsünü tutmuştu ve vücudundaki ağırlık arabanın üstüne yavaşça serilirken, celladını izleyen ölüm döşeğindeki bir kul gibi gözlerini Atilla'nın çehresine dikmişti.

ÖLDÜR ya da SEVWhere stories live. Discover now