fourty five -final-

35.9K 3.2K 2.1K
                                    

"Aç hadi, aç."

Saat gecenin üçü, tam kurumayan nemli saçları gecenin rüzgarıyla yavaştan dalgalanıp kendisini daha da üşütürken sertçe yutkunup zile bir kez daha bastı Jungkook. İçi kıpır kıpırdı. Sabahın üçü mü demeliydi yoksa emin değildi ama saat üçtü işte.

Dışarılarda kimsenin olmadığı ama kendisinin gizlice evden çıktığı gibi bisikletine atlayarak hızlı hızlı çevirdiği pedallarla sevgilisinin kapısına dayandığı üç.

O kendisini uçuran ses kayıtlarıyla, hareketlerle dolu sohbetten sonra uykusu ve rahatlamanın verdiği etkiyle utanç bile duyup duymadığını bilmeden uyuyup kalmıştı.

Gözlerini açtığında saat ikiydi, bir saat falan anca uyumuştu ve bir an bomboş baktığı etrafla o konuşmaları rüya sanmıştı. Hızlı atmaya başlayan kalbiyle telefonunu kaptığı gibi bunların rüya olmadığını anlarken kıpkırmızı kesilmişti.

Yine de utancını bir kenarıya atmıştı. Atmak zorunda kalmıştı çünkü hatırladığı gibi yeniden sertleşmişti. Tam bir ergendi! Taehyung ergen derken haklıydı belki de. O haliyle biraz durmuş ve ne yapması gerektiğini düşünmüştü. Aklına gelenle ise dayanamayarak banyosuna girmiş, birkaç ufak temizlikten ve duştan sonra soluğu burada almıştı işte.

Evet, açık açık gecenin üçünde sevgilisiyle sevişmeye gelmişti. Telefonda yaptıkları yetmemişti bir an.

Taehyung hala uyumamış, duştan çıkmış yatağında uzanırken aklı bir iki saat öncesindeydi. Jungkook uyuyup kalmıştı gerçekten de. O attığı kayıttaki sesleri... Aklına geldikçe hala çıldıracak gibi oluyordu gerçekten.

Uyuması gerekiyordu. Uyumaya da çalışmıştı ancak birden aşağıdan gelen kapı gürültüsüyle irkilip tüm uykusu kaçarken bu da pek mümkün gibi durmuyordu.

Üstsüz bir şekilde sadece pijama altıyla uzandığı yatağından kalkıp nemli saçlarını karıştırdı ve kimin geldiğini hissetmiş gibi içinde oluşan heyecanla beraber odasından çıkarak hızla merdivenlerden inmeye başladı. Kuruyan dudaklarını yalayıp kapıyı açtı, ufak bir şaşırmayla baktı kaldı karşısındaki sevgilisine.

Sonunda açılan kapı ve hala geçmeyen seri nefeslerinden dolayı hızlı inip kalkan göğsüyle Jungkook sertçe yutkunmuş, karşısındaki manzarayı açlıkla süzmekten geri alamamıştı kendini. Taehyung çıplak bir şekilde parlayan üst vücuduyla kesinlikle nefes kesici duruyordu. Nemli uzun saçları vardı.. elleri ne de güzel yakışırdı şimdi o tutamlara.

"Jungkook, senin bur-"

Taehyung'un boğuk sesinden çıkan cümlesini yüzünün iki yanına ellerini koyduğu gibi kendisine çekip dudaklarına yapışan Jungkook kesmişti.

Taehyung'un ani itişiyle kapı kapanırken Jungkook çoktan dudaklarını emmeye çalışıyor, vücudunu tam anlamıyla kendisine yaslıyordu. Elleri havalanıp beline tutundu, ne olduğunu fark ettiği gibiyse sevgilisinin bedenini daha sıkı sardı.

Çok değil birkaç saniye içinde Jungkook Taehyung'un kucağında, artık karşılık olan hoyrat öpücüğün içine çekilmişti. Kalçasında hissettiği arada sıkılaşan büyük eller... Tarifi biraz zordu.

Dudakları nefes nefese şapırtıyla ayrıldı, gözlerinin en derinlerine baktılar, Taehyung'un serseri sırıtışıyla Jungkook da sırıttı ve birbirlerinin dudaklarına kayan bakışlarıyla yeni bir öpücüğün içine çekildiler.

Taehyung kucağındaki Jungkook'la dikkatle odasına doğru yola çıkarken o an ikisinin de dönüm noktası ve çoğu yeni şeyin başlangıcıydı.

-

where is ur brother? |taekook ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin