12-Bileklik

9.9K 623 51
                                    

Nasılsınız???
Yorum atanların ellerinden öpüyorum.

08.06.2023

"Bir bileklikti umudum, bir bileklikti hayallerim. Bir bileklik bu kadar değerli olabilir miydi?"

...

Hiçbir insan, robot olamaz. İnsanlara neden robot muamelesi yapıldığını anlamış değilim. Yaradan hepimizi kalple yaratmış ne de olsa, kalbimiz olmadan yaşayamayız ki.

Duygular, duygular olmadan da yaşam olmaz. Herkesin duyguları vardır, ne kadar gösteremesek de. Kimine öğretmezler sevmeyi, sevilmeyi. Bana da öğretilmedi, ben birini sevmek veya insanlar tarafından sevilmek ne demek; bilmiyorum. Ve bir gün bu nedenden dolayı suçlanmak istemiyorum.

Salona girmemle gözüme çarpan ilk kişi Aren olmuştu, Pars'a elleriyle bir şeyler anlatıyordu. Konuşamıyor muydu? Salona girdiğim için bakışları bana dönen Aren'i umursamadan diğerlerine baktım. Bende bir duygu görürse canı yanabilirdi. Görebileceğimi düşünmüş olmalı ki hızla Pars'a döndü ve elleriyle "ona söyle." Dedi. İşaret dilini biliyordum elbette.

Bana bakınca, "Gerek yok, anladım ben." dedim ve dediğim anda gene Pars'a döndü. "Aren, işaret dili biliyorum. Buna gerek yok." Şaşırmış olsada belli etmemeye çalışarak gözlerini kırpıştırdı. İlerleyerek boş bir koltuğa oturdum ve telefonumu çıkardım.

"Aren, sana bir şey söylüyor." Pars'ın sesiyle kafamı kaldırarak Aren'e baktım. Salonda olanlarda birkaç saniyeliğine buraya döndüler. Aren ellerini kaldırdığında onu durdurdum. "Konuş," dedim sadece. "Anlarım ben seni." Anlamasa da dudaklarını hareket ettirdi, "anlamıyorum." dudak okuyabiliyordum ve benle konuşurken zorlanmasını istemiyordum. "Anlamayacağın bir şey yok aslında," dediğimde şokla bana baktı. "Sen," dedi. "Sen beni anlıyorsun." Kafamı salladım. Odadakiler şoke olduklarını gizlemeye çalışarak bana bakıyorlardı.

İki kişilik bir koltukta oturuyordum ve Aren'le aramızda biraz mesafe vardı. Yanıma iki kez vurarak onu çağırdım, diğerleri konuştuklarımızı duymak zorunda değillerdi. Aren yanıma oturduğunda, ellerimi işaret etti. Anında ellerimi sakladım. Buna bir cevap veremezdim, bilmediğim şeyleri yapma nedenlerimi söyleyemezdim. "Sorma," dedim sadece. Kafasını salladı.

"Nelerden hoşlanırsın?" Dedi. Sanırım bunu hiç düşünmemiştim. Omuz silktim sadece. "Ne yani, bilmiyor musun?" Bu çocuk niye her dediğim şeyde şoke oluyordu? Kafamı sallamakla yetindim. Konuşmayı sevmiyordum, ondan sıkıldığımı düşünmezdi umarım çünkü sıkıldığım insanlarla sohbetimi hemen keserdim. Ayıp ettiğimi fark ederek 'sen?' anlamında kaşlarımı hareket ettirdim. Gözleri parıldamıştı resmen. "Ben koşmayı çok severim," Nasıl unuturdum? "Sorduğunda aklıma gelmemişti, bende koşmayı çok severim." Gözlerini büyütüp bana baktı. "Hızlı koşmada kendine güvenir misin?" Dediğinde kafamı salladım.
"Hemde çok!" Sanırım ilk defa konuşmak sıkmıyordu.

Hepsinin kulağının bizde olduğunun farkındaydım ama bunun nedeni beni merak etmeleri yerine evlerine giren kişinin güvenilir mi değil mi olduğunu görmekti. Güvenmemeleri normaldi, bende hiçbirine güvenmiyordum.

"Konuşamamam, senin için bir sorun mu?" Düşüncelerimden ayrılmama sebep olan şey bu cümle olmuştu. Kafamı hızla iki yana salladım. "Biliyor musun? Bazen konuşmak sadece sesten ibaret değildir. Hatta bazen konuşmak sadece sözlerden de ibaret değildir. konuşmak isteyen her türlü konuşur, anlatmak isteyen her türlü anlatır." Kafasını sallayarak başını eğdi. "Biliyor musun?" Dedi kafasını kaldırarak. "Ben, konuşabilirim." Anlamadığımı belirtircesine kafamı salladım. "Doğuştan değil, ama sesimi çıkaramıyorum. Sesimi çaldılar benim." Dedi hüzünle.

LAVİNWhere stories live. Discover now