15-Hastane

9.7K 661 99
                                    

Nasilsiniz??

17.06.2023

"Bak, senin yokluğunu fark etmemişler bile. Senin onları korumak adına bu yaptığına rağmen hiçbirisi senin yokluğunu fark etmemiş. Ne acıklı bir sahne ama!"

...

Beklemiyordum, bu kadar nefreti tahmin edemezdim. Hiçbir şey göründüğü gibi değildi. Yaşananlar vardı, yaşanmışlıklar vardı. Ve ne yaşandıysa derinden etkilemişti bu aileyi.

Arslan'ın kaza yaptığını öğrenince hiçbirinin gözünde kaybetme korkusunu görememiştim. Dalıp gitmişlerdi, hiçbiri birbiriyle konuşmamış, teselli etmemişlerdi. Bir baba ne yapabilirdi ki bu kadar nefret için? Ali'yi saymak istemiyorum, o benim gözümde bir baba değil. Baba olamayacak kadar iğrenç hatta insan bile olamayacak kadar pislik biri o.

"Sevmiyor musunuz onu?" Dediğimde Barlas ve Ege dışında hepsi duygusuz bakışlarını bana çevirdi. Bana bakanlara göz gezdirdikten sonra Ege'ye baktım, başını eğmiş elleriyle oynuyordu. Daha sonrasında bakışlarım Barlas'a döndü, acı bir tebessüm vardı dudaklarında. "İlk gördüğünde ne kadar mükemmel bir baba dedin, değil mi?" Bana bakmadan dediğiyle başımı olumsuzca salladım. "Baba ne demek bilmiyorken, mükemmel babanın ne olduğunu bilemem. Fakat iyi birine benziyordu." Acıyla güldü.

"Öyle gözükür. Ne kadar mükemmel bir baba, imajı vermeye çalışır. Bizler onun hayatında birer robotuz. Eğlenmek, gülmek, sevmek, sevilmek... yasaktır bize. Her şeye rağmen eğlendik, güldük, sevdik, sevildik." Göz ucuyla bana baktığınde bu çocukların her birinin içinde bir Bora yattığını fark ettim. Ali de Bora'yı robotlaştırmaya çalışırdı. "Hiçbir zaman baba sıcaklığını hissedemedik," Dedi ve derin bir nefes aldı. "Varsa yoksa birbirimizdik biz kendi içimizde. Bu ev hayatta kalma yarışı gibi fakat bizler ayrı değil beraberiz." Onun gibi acıyla bakıyordum ona. Ben hep tektim ve bunu bir kez daha anladım. İki ev iki yarışma, ikisinde de tek. Yola döndüm bende. "O özellikle Bartu'dan nefret eder, nedenini hiçbirimiz bilmesekte bu nefret hiç dinmedi." Dediğinde Bartu boş gözlerle yolu izliyordu.

En sonunda bana dönerek, "Bunları sana anlatmam sana güvendiğimi veya seni sevdiğimi göstermez. Yanlış anlama." Diyerek önünde döndü. Sustum, konuşmak istedim ama sustum. Önüme döndüm ve yol boyunca sessizliğe gömüldük.

Arabanın durmasını hissetmemle gözlerimi açtım, uyuklamıştım sanırım. Başımın altında hissettiğim yumuşaklıka dikeldim, Bartu'nun omzuna yatmıştım. Gözlerine baktığımda onunda bana baktığını fark ettim. Elini bana doğru uzattığında hızla geri çekildim. Çekilmemle elini çekmeyip daha fazla uzatmış ve kapıyı açmıştı.

Ah şu sersemlik.

"Hadi, insene." Dedi kapıyı işaret ederek. Kafamı salladım ve esneyerek arabadan indim. Hastaneye baktığımda buranın özel hastane olduğunu fark ettim. Bartu da inip sağımda durunca ona döndüm.  "Uyandırıp rahatsız olduğunu söyleyebilirdin, sorun olmazdı." Umursamaz gözlerini bana çevirdi. "Rahatsız olsam yapardım." Diyerek ilerlemeye başladı. Arkasından bakakalmıştım. Hepsi hastaneye yürümeye başladığında bir ben arkada kalmıştım.

İçime düşen rahatsızlıkla etrafa bakındım. Birini gördüm, ağaçların arkasına saklanmıştı. Yanlış görmüyorsam elinde silah vardı ve Ege'ye doğru hedef almıştı. Yakındı ve vurursa ıskalaması zordu. Yanda yere koyduğu telsizden haber bekliyor olmalıydı.

LAVİNWhere stories live. Discover now