23.Bölüm

321 21 1
                                    

İyi okumalaar

Vote verirseniz çok seviniriim, vote sayıları çok az.

Yine de teşekkür ederim..♡

O anlık öfkemle karışık bütün duygularımı toplayıp ayağa kalktım ve Oktar'ın karşısına dikildim.

"Bak bana herşeyi yap ama babama ulaşma imkanım varken beni engelleme, beni engellemeye kalkma. İstediğin herşey oldu ve oluyor, bırak babamı göreyim. Sen bunu anlayacak zekada değilsin ama benim ona sarılmama, birkez olsun karşımda canlı canlı görmeye çok ihtiyacım var. Benim ona ihtiyacım var."

"Tamam tamam sakin ol, bana kendini acındırmaya kalkma. "

"Ne?"

Üzerine yürüdüm ve onu ittim. Ellerimde olağanüstü bir sıcaklık ve yüzümde elimin aksine buz gibi bir soğukluk hissediyordum.

"Kendimi senin gibi birisine acındırmaktansa düz duvara konuşurum.  Beni anlamanı falan da beklemiyorum zaten. Senden bi isteğim yada ricam yok,  senden kaçmak gibi bir amacım da yok ama babamla arama girersen.."

Bileğimi tuttu ve bana doğru bir adım attı.

"Ben en çok bu halini sevdim biliyor musun? Gücünü dışa vurmaya başladığını da gördüğümüze göre artık bağlanabiliriz."

"Hâlâ bağlanmaktan bahsediyorsun."

Bileğimi çekmeye çalıştım ama çok sıkı tutuyordu.

"Diyorum ki.. Sen benim istediğimi yap, bende babanı ayağına getireyim, yada seni onun ayağına götüreyim."

"Sana nasıl güveneceğim?"

"Başka şansın var mı?"

Düşünmek için hafifçe başımı çevirdim, bembeyaz olmuş yüzümde parlayan turuncu tonlarındaki gözlerimi gördüğümde tüylerim diken diken oldu.

"B-bu..?"

"Evet, sen bir büyücüsün Mahperi. Gücümüzü Birleştirirsek neler olacağının henüz farkında bile değilsin."

"Çünkü umrumda bile değil."

"Umrunda olmaması da benim umrumda değil zaten, bu akşam ritüel tamamlanıyor ve yarın babana kavuşuyorsun."

"Bu kadar hızlı mı?"

"İkimiz de beklemek istemiyoruz, ikimiz de sabırsızız. Beklemenin bi anlamı yok."

Çıkmak için kapıyı açtı.

"Oktar."

"Söyle.."

"Hâlâ odada kilitli kalmam gerekiyor mu?"

"Gerekmiyor."

Odadan çıktı ve kapıyı açık bıraktı.
Lavaboya gittim, yüzümü, ellerimi ve gözlerimi inceledim. Sanırım öfke ve üzüntü vücudumda ağır bastığında aynadakine dönüşecektim. Aynadakinin de ben olduğumu kabullenmem biraz zaman alacak sanırım.

Birkaç dakika sonra tamamen eski halime döndüm. Odama geçtim ve birkaç saat babamın (babamın olduğunu düşündüğüm) mesajı tekrar tekrar okudum, fotoğraflarına baktım. Doğum günümde aldığı elbiseyle çekildiğimiz fotoğraf da vardı, daha önce hiç görmediğim bir-iki fotoğrafı daha vardı.

"Zamanı geldi."

Başımı çevirdim, laptopun başında kaç saat geçirdiğimi bilmiyordum.

"Peki, geliyorum."

"Bu kadar kolay mıydı seni ikna etmek?"

"Aynen Oktar."

Bu ritüel ne olursa olsun yapılacaktı, kabul edip etmemem hiçbir şeyi değiştirmezdi. En azından -bir umut- babamı göreceğim. Oktar'a güvenmek ne kadar doğru bilmiyorum ama başka şansım da yok. Aşağı indik, bembeyaz masanın çevresindeki iki sandalyeye karşılıklı oturduk, etrafımızda Oktar'ın tayfası ve tanıdık olmayan birkaç yüz daha vardı.

"İki taraf da hazırsa başlıyoruz."

"Durun, birisi eksik."

Bu lafının ardından bütün yüzler Oktar'a döndü.

"Kim?"

"Uraz, benim bir arkadaşım."

"Oktar onu neden istiyorsun?"

"Bu mutlu anımıza şahit olsun sevgilim."

"Yapma."

Yumruğumu sıktım.

"Baran, Uraz'ı çağır."

O sırada Uraz birkaç kişilik kalabalığı yarıp yanımda dikildi.

"Noluyor? Ne bu kalabalık?"

Sadece bana bakıyordu.

"Uraz, ben.."

Oktar hemen araya girdi.

"Biz bir karar verdik, ruhumuzu bağlıyoruz."

"Ne? Karşı tarafın rızası yok, kimse neden buna karşı çıkmıyor."

Görevli yaşlı adam bana döndü.

"Rızanız yokmu gerçekten?"

"Rızan yok mu Mahperi'cim?"

Uraz'a bakmamaya çalışarak cevap verdim.

"Rızam var efendim, lütfen bir an önce halledebilir miyiz şunu?"

"Mahperi saçmalama, rızam yok de kalkıp gidelim şuradan."

"Uraz o kadar basit olmadığını sende biliyorsun, bu herkes için en iyisi. Lütfen zorlama."

"Karnında benim bebeğim var, bizim bebeğimiz var. En azından onu düşün Mahperi."

"Düşündüm, onun ve bizim için en iyisi bu, herşeyi konuşacağız şunu hallettikten sonra."

"Şunu hallettikten sonra hiçbir şeyi konuşamayacağız Mahperi, tek kalemde herşeyi silip atamazsın, ben bizi de boşverdim. Annen, -ne kadar kabul edemesen de- baban, Yamaç, Doruk.."

"Hiçbirinizi sildiğim falan yok, yemin ederim daha sonra herşeyi açıklayacağım."

"Mahperi dalga mı geçiyorsun? Neyin sonrası? Sen şu ritüele izin verdikten sonrası yok hiçbirimiz için."

İzin vermesem de bu ritüel olacak, işimizi zorlaştırma sevgilim.
Diyemedim.

"Bence artık sen sesini kes ve Mahperi'nin kafasını karıştıramayacağını kabullen Uraz. Biz de ritüele devam edelim değil mi?"

"Evet, beyefendi susmayacaksa lütfen salondan dışarı çıkartın, zaman kaybediyoruz."

Sözünü bitirir bitirmez önünde duran şişeyi açtı ve anında ortama garip bir koku yayıldı. Oktar, ben ve görevli hariç herkes burnunu tutuyordu.

Adam anlayamadığım cümleler söyleyerek sürekli benim ve Oktar'ın adınu anıyordu. Gözlerini kapatıp birkaç saniye devam ettikten sonra susup gözlerini açtı, kıpkırmızı gözleriyle bana bakarak bileğimi tuttu ve göz temasını kesmeden bileğimi kanattı. Yaranın acısıyla gözümü kapattım ve kısa bir çığlık attım.

"Mahperi..."

Uraz dönüşmek üzereydi, bulanık gözlerimle daha fazlasını göremiyordum.  Birkaç kişi Uraz'ı zorla içeri götürdü. Adam koyu kırmızı kanıma birkaç sözcük söyleyip bi sıvı damlattıktan sonra aynı şeyleri Oktar'a da yaptı.

"Tanrı sizi korusun..."

Oktar kanımı tek yudumda kafasına dikince bulanan midemi sakinleştirmeye çalışarak kadehe baktım, artık geri dönüş yoktu, Oktar kanıyla ve bilmediğim garip maddelerle yarısına kadar dolu kadehi önüme itti. Gözlerimi kapattım ve kadehten birkaç yudum alır almaz bilincimi kaybettim.

Vampirler GerçektirWhere stories live. Discover now