39.Bölüm

233 13 3
                                    

Eve yoğun kan kokusu hakimdi.

Başka ne beklerdim ki?..

Eski ama sağlam görünümlü şirin bir evdi. Yarı karanlık salona oturduk.

"Sen kimsin kızım? Yakın köylerde hiç böyle enerjiye sahip birisini görmemiştim."

"Sofya benim kızım, Sofya doğduğunda annesi bizi terk etti. Bende Sofya'yı ve abilerini alıp ona daha iyi bir hayat sunmak için şehire gittim."

Doruk ve Yamaç abi rolüne girmişlerdi bile.

"Peki bu delikanlılar kim?"

Dayanamadım ve söze ben devam etmeye karar verdim.

"Erkek arkadaşım ve bu da çocukluk arkadaşım, bizi o tanıştırdı."

"Ne güzel, ne güzel... Ama ilişkiniz doğru değil."

"Ne?"

"Biriniz vampir değil."

"Bu kadarı sizi ilgilendirmez, kardeşim ve erkek arkadaşı memnunsa bizlik bir sorun da yok. Evlenmek ve çocuk yapman yasak, doğru mudur?"

"Evet, orası öyle."

"Ne güzel, biz odamıza gidebilir miyiz artık?"

"Tabii ki, misafir odam şu tarafta.."

İçeri girdik, tam da 6 tane yatak kurulmuştu.

"Geleceğinizi tahmin ediyordum tabii ki."

"Ne?"

"Gizlenmeniz gereken kişi ben değilim Mahperi. Tahtı almak için geldiğini biliyorum, annen çok yakın arkadaşımdı..."

"Ne anlatıyorsunuz? Anlamıyorum."

"Size yardım edeceğim. Tahtı alman için yedi kasabayı dolaşıp yöneticilerden onay alman gerekecek."

"Nerden başlayacağız? Ne yapmamız gerek?"

Ben derin düşüncelere daldığımda babam sorular sormaya devam ediyordu.

"İlk olarak Han'ın sahibinin babasına ulaşmamız gerekiyor, bu köyle o ilgilenir. Ona durumu açıklayıp senin tahtı alman gerektiğine ve tahta şuanda sahip çıkanın yalancı olduğuna dair bi dilekçe yazması gerekiyor. Diğer 6 yönetici de bunları yapacak."

"Şimdi dinlenmemiz gerekiyor, yarın birşeyler düşüneceğiz."

"Ben sizi yanlız bırakayım, konuşmak yada uyumak istersiniz belki. İyi geceler."

Garip bir sırıtışla odadan çıktı ve hafifçe kapıyı kapattı. Yatağa oturdum, babam ve Uraz yanıma oturdu. Yamaç ve Doruk karşımdaki yatakta otururken, bizi buraya getiren yabancı camdan dışarı bakarak birşeyler düşünüyordu.

"Planınız varmı? Yada yarına dair herhangi birşey..."

Camı izlemeyi bırakıp bana döndü.

"Handaki adama orada birşey anlatamayız, birisi duyabilir yada o birilerine söyleyebilir, olay çıkmamalı. Sahte kraliçe bizi duymamalı."

"Yani? Ne yapacağız?"

Uraz'ın sabrı kalmamıştı.

"Takip edeceğiz, yaşadığı yeri öğrenip babasını bulacağız."

"Sence bu mantıklı mı?"

"Daha iyi bir seçeneğimiz varmı?"

"Onu kenara çekip babasıyla görüşmemiz gerektiğini söyleyebiliriz."

"Sebep soracak, ne diyeceksin?"

Uraz sustu.

"Bence de o haklı, adama açıklama yapacağımıza direkt babasıyla görüşebiliriz, biraz uğraşarak."

"Peki, nasıl istiyorsanız öyle yapalım."

Yatağa yattı ve gözünü kapattı.

"Uraz yapma şöyle."

"Birşey yaptığım yok, desteklediğin kararı konuşun siz. Sabah ben size ayak uydururum."

Arkasını döndü.

"Peki."

Konuşmaya devam etmek üzere önüme döndüm. Biraz daha konuştuktan sonra uyumaya karar verdik.

Sabah kalktığımızda ev sahibi çoktan çıkmıştı. Dışarı çıkıp biraz dolaşmaya karar verdik.

Han'ın önünden geçerken kapalı olduğunu ve bir adamın kapıyı kilitlediğini fark ettik.

"Neden kapatıyor? Daha çok erken."

"İyi yanından bakalım, işimiz erken bitecek."

Hemen peşine düştük, evine gidene kadar takip etmeye kararlıydık ama eve gitmediğini fark ettik. Bir çiçekçiye uğradı ve tatlı bi buketle çıkıp kasabanın küçük mezarlığına doğru ilerlemeye başladı.

"Sizce neyin peşinde?"

"Bizi farketmiş olabilir mi?"

"Ne yani bizi fark etti ve mezarlıkta bize çiçek mi verecek?"

"Ölen bir yakınını ziyaret etmek gibi daha basit düşünebiliriz aslında."

Daha fazla konuşmamaya karar verip takibe devam ettik. Mezarlıktan giriş yaptı ve sağdan üçüncü mezarlığın kenarına oturdu, çiçeği toprağa bıraktı ve birşeyler fısıldamaya başladı.

"Boşuna mı takip ettik şimdi?"

"Dur bir dakika.."

Yamacı susturdum ve adamın gizlice toprağa koyup üzerine biraz toprak attı ve kalktı. Etrafına bakınıp mezarlıktan hızlıca uzaklaştı ve gözden kayboldu.

"Neden takip etmiyoruz?"

"Daha önemli birşeyler var gibi, bence o kağıda bakmalıyız."

"Başımıza yeni bir bela açmak mı istiyorsun?"

"Sadece bakacağız, birşey kaybetmeyiz bence."

"Okumanı isteseydi sana verirdi zaten."

Yamaç daha fazla duramadı ve Uraz'ı duymazdan gelip mezarlığa doğru ilerlemeye başladı.

"Arkadaşınıza sahip çıkın, takip etmemiz gereken adam çoktan uzaklaştı. Biz hâlâ onun merakıyla uğraşıyoruz."

"Bu kadar kaba konuşma hakkını size kim veriyor? İsterseniz takip edin, ben arkadaşımın yanına gidiyorum."

Sözümü bitirip Yamacı takip ettim, diğerleri de peşimden gelince mecburen o da geldi. Yamaç kağıdı çoktan sesli okumaya başlamıştı.

"Bu akşam gelmelisin, benim için değil, onun için. Görüşmesi gerekiyor. Seninle görüşmesi gerekiyor."

"Bu ne şimdi?"

"Ölene bakın..."

Babam Doruğun tam yanında duran mezar yaşını işaret etti, sanırım bu kasabanın yöneticisiydi.

"Yani... Handaki adam bu kağıtta Mahperi'den mi bahsediyor?"

"Bunu ona sormalıyız."

"İyi de nerede bulacağız?"

"Bence Han'a tekrar uğramalıyız."

"İyi de öldüyse dilekçeyi nasıl alacağız? Nasıl görüşüp kendimizi açıklayacağız?"

"İşte bunun için Han'a uğramalıyız."

Kağıdı bırakıp Han'a doğru yola çıktık. Çok gergindim, Han'a yaklaşınca biraz olsun soğukkanlı gözükmeye çalıştım ama pek de başaramıyordum sanırım.

Vampirler GerçektirWhere stories live. Discover now