°•8•°

417 43 64
                                    

İyi okumalarr

Minho:

Rüyamın en güzel yerinde tam Dori'yle oynamaya başlamışken yüzümde hissettiğim ıslaklıkla gıdıklandığımda kaşlarım çatıldı. Rüyamdan çoktan kopmuşken istemsizce mızmızlanarak yüzümü uzaklaştırmaya çalıştım. Tam kedimle en azından rüyamda buluştum derken olacak iş miydi bu?!

Sonunda dayanamayıp sinirle gözlerimi açtığımda gördüğüm kahverengi tüyler gözlerimin tamamen açılmasına sebep oldu. Bütün uykum dağılırken yatakta doğrulup minik diliyle yüzümü yalayan Dori'yi kucağıma aldım. Çok özlediğim kedimi baştan aşağı endişeyle incelerken gözlerimden yaşlar benden habersiz akmaya başlamıştı. Yine mi rüyadaydım?

Yumuşak, hafif tombul kedime sıkıca sarılıp öperken gözlerim karşımda oturmuş şefkat dolu gözleriyle bizi izleyen adama takıldı. Kedimi getirenin o olduğunu anlamam uzun sürmezken mutluluk göz yaşlarımla süslenmiş büyük bir gülümseme sundum ona. Kedim benim en değerlilerimden biriydi. Eğer bulunamasaydı ne yapardım bilmiyordum.

"Teşekkür ederim Hyunjin... Bana ne kadar büyük bir iyilik yaptığını tahmin bile edemezsin." Hissettiğim minnet resmen sesimden akarken o da bunu fark etmiş olmalı ki utançla başını eğmiş ne yapacağını bilmiyor gibi elini ensesine atarak ovmaya başlamıştı.

"Yani ben pek bir şey yapmadım sonuçta... Ben sadece emri verdim korumalarım arayıp buldu kedini."

"Olsun. Sonuçta sen emir vermeseydim kimse zahmet edipte aramazdı. Sen elindeki gücü benim için kullandın. Her şey için teşekkür ederim."

Sadece utangaç bir gülümseme vermekle yetindiğinde koca adamın çoçuk gibi utanması hoşuma gidince ona uzanıp dudaklarına minik bir öpücük kondurmuştum.

"Bayılacağım şimdi şuraya..."

"Hadi tanıştırayım sizi!"

Yatakta ona yaklaşıp oturmuş kediyi yavaşça kucağına bırakmıştım. Gergin olduğu her halinden belli olurken gülümseyerek Hyunjin'in elini tutarak ilk önce yavaşça Dori'nin burnuna yaklaştırdım. Dori yabancı kokuyu birkaç kez ciğerlerine çektikten sonra onun güvenilir olduğuna karar vermiş olacak ki yanağını hafifçe onun parmak uçlarına sürttü. Bu beni sevindirirken gülümseyen yüzümle başımı kaldırıp Hyunjin'e baktım. O da şaşırmış bir şekilde hâlâ biraz çekingen hareketlerle kucağındaki kedinin tüylerini okşamaya başlamıştı.

"Seni sevdi!" Sevinçle konuştuğumda yüzündeki gülümseme büyüdü ama dalgın gözleri hâlâ kedideydi.

"Sahibi de beni sever mi dersin..?" Sanki kendi kendine konuşur gibi kurduğu cümle beni afallatırken ne yapacağımı şaşırmıştım. Ne söyleyeceğimi bilemediğim için sessiz kalmakla yetindim. Ne diyebilirdim ki? Şunun şurasında birkaç gündür tanıyordum onu... Tamam, ilk gördüğüm andan beri hayatımda hiç kimseden etkilenmediğim kadar etkileniyordum ondan. Ama bu, benim için büyük bir anlam taşıyan sevgi veya aşk için yeterli değildi. Ya da daha doğrusu hisleri tam olarak çözmek için yeterli değil desem daha doğru olur...

Dori sıkılmış olsa gerek yere sıçrayarak tanıdık olmayan odayı keşfe çıkmıştı. Gözlerim Hyunjin'in üstünde dolanırken onunda gözleri bana döndü.

"Takım elbisenin birinin üzerinde bu kadar iyi durabileceğini tahmin edemezdim..." Düşüncelerimi fark etmeden dile döktüğümde utansamda yapabileceğim bir şey yoktu. Tamamen doğruydu çünkü. Sıradan siyah bir takım elbiseydi sadece. Diğer insanları çekici yapacak olan takım elbiseyken Hyunjin'de durum tam tersiydi. Takım elbiseyi çekici gösteren bizzat oydu.

Crazy•° HyunHoWo Geschichten leben. Entdecke jetzt