°•13•°

452 47 107
                                    

İyi okumalarr<3

Hyunjin:

"Hyunjin?!"

Minho'nun hafif kızgın hafif şaşkın bir şekilde bana seslenmesiyle uykumdan sıçrayarak uyandığımda acıyan gözlerimi zar zor açık tutarak yatakta yan tarafımdaki bedene döndüm. Görüşüm netleştiği anda ise uykum kaçıvermişti.

"Her yerim mosmor olmuş!" Mızmızlanarak konuşurken aynı zamanda tamamen çıplak bir şekilde yanımda uzanıyor dizlerini kırarak bacaklarını kendine çekmiş ellerini uyluklarındaki morluklarda gezdiriyordu. Fazlasıyla leziz bir görüntüydü.

"Minho sabah sabah beni mi sınıyorsun güzelim?" Yeni uyandığım için pürüzlü ve derin sesimle konuştuğumda bakışları bana döndü. Onu baştan aşağı süzdüğümü gördüğünde sırıtarak cilveli bir edayla doğruldu. Bir bacağını diğer tarafıma atarak karnıma oturduğunda istemsizce ben de sırıtmaya başlamıştım.

Kalçaları tenime yaslıyken üstüme eğilmiş dudaklarıma kaçamak öpücükler kondurmaya başlamıştı. Kısa öpücükler sinirimi bozmaya başlarken kollarımı sıkıca beline sarıp onu kendime çekmiş ardından yatakta dönerek yerlerimizi değiştirmiştim. Minho'nun tatlı kıkırdamaları kulaklarıma dolarken yüzüne öpücükler kondurmaya başladım. Dudaklarını doyasıya uzun uzun öperken o da iyice uzamış saçlarımla oynuyordu.

Sonunda dudaklarından ayrılabildiğimde öpücüklerim yavaş yavaş aşağı inmeye başlamıştı. Çenesine, boynuna, göğüslerine, karnına kadar küçük buselerle yol çizdiğimde sıra kasıklarına gelmişti. Minho saçlarımı çekiştirerek beni engellemeye çalışırken çoktan söylenmeye başlamıştı. Ben erkekliğine ve etrafına öpücükler kondururken beli zevkle kıvrılıyordu. Öpücüklerim oradan uyluklarına yönelirken özellikle moraran kısımların üzerine canını acıtmamak için tüy misali hafif öpücükler konduruyordum.

"Çok canın yanıyor mu güzelim?"

"Biraz..."

Nazlanır gibi çıkan ses tonu beni eğlendirirken bacaklarını hafifçe okşamaya başladım.

"Bebeğim..."

"Hm..."

"Evimize dönelim mi?"

"Evimiz? Orada sadece birkaç gün kaldık..."

"Olsun bütün anılarımız orada."

Üstünde yükseklip yüz yüze gelmemizi sağladığımda bir kolu boynuma sarılırken diğer eli saçlarımın arasına dalmıştı. Yavaşça saçımı okşarken ara ara hafifçe çekiştiriyordu.

"Birbirimizi iki haftadan bile az süredir tanıdığımız gerçeği çok tuhaf geliyor. Yıllardır tanıyorum sanki seni... Bazen sana kendimi bu kadar hızlı kaptırdığım için kendimi aptal gibi hissediyorum."

"Sen kendini hızlı kaptırdığını düşünüp aptal oluyorsan ben ne oluyorum? Ben seni gördüğüm ilk an kapıldım sana. Sokaktan kedi alır gibi kucaklayıp evime götürdüm resmen. Hangimiz daha aptal oluyor bu durumda?" Yaptığım benzetmeyle sevimli kıkırtıları kulağımı kutsarken gülümsememe engel olamıyordum.

"Tamam anladım. En aptal sensin." Kaşlarım yalandan çatıldığında eğlenen kahkahalarıyla mutlu oluyordum aslında.

"Şaka bir yana ben de bazen garipsiyorum. Hayatım boyunca herkese şüpheyle yaklaştım, kimseye gerçek anlamda değer vermedim. Kimsenin gözlerinin içine uzun süre bakmadım mesela, beni insanların gözlerine bakmak kadar rahatsız eden bir şey yoktur. Ama sonra birden bir genç pat diye hayatıma girdi, önce baygın haliyle gözlerini benden esirgedi sonra uyandığı andan itibaren beni gözlerine tutsak etti. Öyle şeyler hissettirdi ki bana canımı ellerimle avuçlarına bıraktım sanki... Hayatıma bomba gibi düşüverdi birden, her şeyi etkisi altına aldı..."

Crazy•° HyunHoDonde viven las historias. Descúbrelo ahora