8. BÖLÜM

40 15 18
                                    

Buğra'dan:

Toprak takıma girer girmez daha ilk antermanda Faruk Hoca tarafından takım kaptanı olmuştu. Ve bence Toprak gerçekten iyi oynuyordu ve takım kaptanı olmayı hak ediyordu. Ama Berkaya göre bu böyle değildi.

Bu durum Berkay'ı sinirlendirmeye yetiyordu da artıyordu bile. Aslında onu sinirlendiren Toprağın takım kaptanı olması değildi bence, Ecrinin onunla konuşmaması ama onu gördüğümüz her an Toprakla birlikte olmasıydı. Aslında Berkay da onların sadece arkadaş olduklarını biliyordu ama neden böyle yapıyordu bir fikrim yoktu.

Berkay a döndüm ve "ben gidiyorum" dedim "nereye?" "Cerengilin yanına, sen gelmiyor musun?" "I-ıh, daha yeni uyandım okula yeni geldim birde onları mı çekeceğim. Sen git bende biraz uyuyayım" dedi ve çantasını sıranın üzerine koydu ve onun üzerinde başını koyup gözlerini kapattı. Şu an sınıfta bizden başka kimse yoktu.

Onun yüzünden yine daha dersin başlamasına neredeyse bir saat kala okula gelmiştik ve o burada uyuyordu. Neden evde uyumayıp da burada uyuduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Her zaman olduğu gibi yine sabahın köründe kapıma dayanmıştı ve erkenden okula gelmiştik. Ve işin asıl garip yanı burada kafasını koyar koymaz uykuya dalmasıydı. Ben asla bu rahatsız sıralarda uyuyamazdım. Dersi dinlerken bile sıralar yüzünden dinleyemiyordum birde uyuyacak mıydım? Yok daha neler!

Cerengilin sınıflarının önüne geldiğimde önce gözlerimi sınıfta gezdirdim. Ceren ve Tuana ciddi birşeyler konuşuyorlardı, onlardan birkaç sıra arkada ise Ecrin ve adını daha yeni öğrendiğim Naz vardı. Ecrin de aynı Berkay gibi sıraya çantasını koymuş onun üzerine ise başını koymuş uyuyordu. Onların benzerliklerini düşünüp gülümsedim. Umarım bir gün birlikte gerçekten mutlu olurlar. Naz ise önündeki deftere birşeyler çiziyordu.

Gözlerimi Nazın üzerinde oyaladığım sırada onun başını kaldırmasıyla göz göze gelmemiz bir oldu. Tabi göz göze gelir gelmez benim kalbimin hızlanması da. Neden böyle oluyordu bilmiyordum. Cerenle uzun süredir birlikteydim fakat onu hiç bir gördüğümde kalbimin böylesine hızlandığını hatırlamıyordum. Üstelik bu kızla daha tanışmamıştık bile. Onu sadece okulda birkaç kez görmüştüm o kadar.

Nazı gözlerini kaçırıp tekrar defterine döndüğünde bende ceren ve tuananın yanına doğru ilerledim.

Ceren beni görür görmez ayağa kalktı ve dudaklarıma uzun bir öpücük bıraktı-neden dudaklarına diye sormayın bende bilmiyorum-. Bu kızın sırf popülerlik için benimle birlikte olduğunun farkındaydım ama ondan ayrılmamıştım çünkü onun bu sahte sevgi gösterilerini izlemek çok hoşuma gidiyordu. "Günaydın sevgilim" dedi neşeli bir sesle. Bende ona "günaydın" diye karşılık verdim. "Ne oldu neden geldin?" "Öylesine size bakmaya geldim, hayırdır siz de erkencisiniz bugün" "evet siz her gün erken gelince biz de erken gelelim dedik" ben tam ağzımı açıp cevap vereceğim sırada Tuana "Berkay gelmedi mi?" diye sordu

Ben bu kızı anlayamıyordum. Yani biri beni bu kadar terslese ve sürekli seni sadece arkadaş olarak seviyorum deyip dursa ben gururumdan olsa yine bırakırdım peşini. Ama o aynı şey gibiydi.. cıvık sakız. Yapışıyordu ve bırakmıyordu.

"Geldi," dedim "E buraya neden gelmedi o zaman" "gelmek zorunda mı ki?" "Değil de... Yani hep gelirdi ya ondan sordum" "bu sefer gelmedi ama" "iyi be"
Onlarla biraz daha konuşup sınıftan çıktım.

Kendi sınıfıma doğru ilerlerken Naz'ı düşündüm. Hafif buğday teni -beyaz da diyebiliriz -ve hafif dalgalı saçları vardı. Ecrinle birbirlerine benziyorlardı aslında.

Sınıfa varıp yerime oturduğumda berkay yanına geldiğimi fark bile etmemişti. Nasıl bu kadar derin uyuyabiliyordu aklım almıyordu. Gelmeden önce uyku ilacı falan aldığından şüphelenmeye başlamıştım.

Ormanında KayboldumWhere stories live. Discover now