13.BÖLÜM

38 15 16
                                    

Ecrin'den:

Eve geldiğimde bir süre annemle konuşmuştum. Daha sonra odama geçmiştim. Hava biraz kararmaya yaklaştığında elime rastgele bir okuma kitabı aldım ve evden çıkmadan annemi öptüm ve kendime minik ve sakin çok kalabalık olmayan bir kafe aramaya başladım.

5-10 dakikalık yürüyüşün ardından tenha ve minik tam da istediğim gibi bir kafe bulabilmiştim. Kafeye girip boş sandalyelerden birine oturdum ve bir kahve sipariş edip kitabımı okumaya başladım.

...

Kitabı ne kadar okursam okuyayım kafam bir türlü dağılmıyordu. Aklıma sürekli Nazın söylediği şeyler geliyordu. Cidden o kadar mı kötü bir insandım ben?

Aklıma tekrar Nazın 'sen bu'sun' dediği gelince gözümden bir iki damla yaşın düşmesine engel olamadım. Hemen gözümdeki yaşları sildim ve kitabıma döndüm.

...

Kitap okumaya daha doğrusu boş boş satırlara bakmaya yanıma birinin geldiğini hissetmemle ara verdim. Başımı kaldırdım ve gelen kişiye baktım. Kim olduğunu tanımıyordum ama oldukça yakışıklı olduğu kaçınılmaz bir gerçekti.

"Buyurun" dedi karşımda duran kişi. "Size peçete getirmiştim, dikkat ettim de arada ağlıyordunuz. İyi misiniz?" Diye sordu. Kimdi ki bu. Kafenin işletmecisiydi büyük ihtimalle çünkü etrafıma bakındığımda burada bizden başka kimse yoktu.

Peçeteyi aldım ve kısaca teşekkür edip kafamı tekrar kitabıma gömdüm. Birkaç dakika sonra karşımda hâlâ onun varlığını hissedince ona dönüp kafamı kaldırdım ve "başka birşey mi vardı?" Diye sordum. "İyi misiniz diye sormuştum. Ve birde kafemizin kapanma saati geldi ve sizden başka müşterimiz kalmadı" dedi karşımda duran ismini bilmediğim çocuk. Galiba bize defol git demek istiyor Ecrin. Sanırım öyle iç ses.

Etrafıma bakındım ve havanın kararmış olduğunu gördüm, ne ara bu kadar zaman geçmişti ki. Ayrıca önemli olan saat kaçtı? Karşımda duran beyefendiye döndüm ve "ah, pardon fark etmemişim" dedim ve cüzdanımın cebinden biraz para çıkarıp "kahveler ne kadar tutmuştu" diye sordum. "Kahveler önemli değil benden olsun" "A-a olmaz öyle şey.. lütfen" dedim ve tekrar parayı uzattım "gerçekten gerek yok, benden olsun" sanırım bizimle uğraşmak istemiyor. Direk siktirin gidin işte diyor bence. Sende iyice terbiyesiz oldun iç ses. Doğruları söylüyorum ben sadece. Bunun nesi terbiyesizlik. Doğruları söylemen değil önemli olan küfür etmen. Aman neyse ne.

"Olmaz öyle şey" dedim ve tekrar parayı uzattım. "Peki o zaman tek bir şartla parayı alırım" dedi. "Dinliyorum şartınızı" karşımda duran beyefendi -beyefendi denilecek kadar büyük müydü bilmiyordum ama ne diyeceğimi bilemiyordum- burnundan güldü ve "fazla inatçısınız" dedi konuyu dağıtarak. Bende ufak bir tebessüm edip "öyleyimdir, dinliyorum" dedim. "Gerçekten iyi misiniz?" Dediğinde şaşkınlıkla bakmıştım. Benim iyi olup olmamam onu ne ilgilendirirdi ki. Yani gerçekten şart olarak bunu beklemiyordum.

Başımı yere doğru eğdim ve biraz düşündüm. Yalan söylemek istemiyordum iyi değildim ama kötü müydüm bilmiyordum. "Bilmiyorum" diyebildim sadece. "İyi olmanız için bir kahvede ben size ısmarlıyorum, itiraz istemiyorum" dedi ve kahve bölümüne ilerledi. "Gerçekten gerek yok" dediğimde "itiraz istemiyorum demiştim." Dedi ve devam etti "americano sever misin?" "Fark etmez, herşeyi içerim ben" "tamam o zaman americano içiyoruz" dediğinde bende onu onaylamıştım. İyi birine benziyordu aslında.

Ormanında KayboldumWhere stories live. Discover now