5 | Yaşamı Vadeden Gözler

316 205 60
                                    

İsterseniz Spotify hesabımı veririm jwkflfşwöröls

~

5 | Yaşamı Vadeden Gözler

Hayatımızın bir saniyelik bir felaketle sona erebileceği düşüncesi her ne kadar acımasız olsa da, bu felaketin içinden sizi kurtarabilecek birinin olmaması daha acı vericidir.

Bağrışlarınızın cevapsız, çırpınışlarınızın sonuçsuz kalacağı durumlarda ölmek hatta çok çabuk ölmek ister insan. Mucizeyle el ele tutuşup ikinci şansı yakalayanlar olacaktır elbette fakat ölüm meleği, ışık kadar hızlı hareket ederek kurbanlarının azalmasına izin vermeyecektir.

Karanlık silüetler vücuduma işkence çektirirken kendimi savunmak için elimi kaldıracak dahi gücü bulamadım. Çok çabuk ölmeyi dilerdim ama benim mucizem buralarda bir yerde elime ulaşmaya çalışıyordu.

Kısık ve buğulanmış gözlerimin ardından Akın'ın öfke saçan yüzünü gördüm. Demir parmaklıkları ince tahtalarmış gibi büktükten sonra tüm öfkesini karanlık silüetlere yönlendirdi. Ama silüetler Akın'a karşı çıkmadı bile. Hatta boyun eğdiler ve ayaklarına kapandılar. Akın, büyük bir hışımla hepsini uzaklaştırdı ve teker teker boğazlarını sıkarak yok etti.

Zaman kaybetmeden öfke dolu olduğu hâlde üzerindeki tişörtü çıkarıp karnıma bastırdı ve yeni doğan bir bebekmişim gibi dikkatle kucağına aldı. Upuzun merdivenleri sanki sadece bir basamakmış gibi kısa bir sürede çıkıp bodruma ulaştı. "Gözlerini aç." dedi ama 'gözlerim zaten açık değil mi?' diyemedim.

"Uyan lütfen..." dedi hafifçe omuzlarımı sarsarak. Yalvarır gibi çıkan sesine dayanamayıp gözyaşlarımı döktüm. Baş parmağıyla şakağımdaki gözyaşlarımı silip alnımı öptü. "Dayan." dedi sadece. Bir kelime birçok çığlığa ses oldu. O sesler bana ulaştı, karanlıktan çekip çıkartmak istediler ama ben çoktan gömülmüştüm.

Arabanın arka kapısını açıp boylu boyunca uzanmamı sağladı. Kanlar içinde kalmış tişörtünü karnımdan çekip yeni bir tanesini bastırdı. Zaman kaybetmeden direksiyonun başına geçerek son gaz hastaneye sürdü.

~

Tenime değen soğuk esintiyle gözlerimi açtım. Güneşin parlak ışınları doğrudan üstüme düşünce ellerimle yüzümü korudum. Son olanlar aklıma geldiğinde yerimden sıçrayıp karnımı yokladım. En ufak bir çizik dahi yoktu ama nehri görünce buranın ritüel sırasında gördüğüm yer olduğunu anladım.

Çıplak ayaklarımla ıslak çimlere basarak nereye gittiğimi bilmeden ilerledim. Her ne kadar bizim dünyamıza benzese de çiçekler, böcekler, kelebekler ve daha birçok canlı mutasyona uğramış gibiydi. Sarısıyla dikkat çeken günebakan çiçeğinin yanında durdum. Renkli yaprağına dokunmak üzere uzanmışken her yerden Al-Siran'ın sesi yükseldi.

"Abinin yaşaması için sen ölmelisin." kulak tırmalayıcı ses hiç durmadan devam etti. Bir an gerçekliğe döner gibi oldum ve oradan da endişeli bir ses duyuldu. "Nabız düşüyor."

"Abinin yaşaması için sen ölmelisin-n-n."

"Hastayı kaybediyoruz."

Tüm sesler birbirine girince olduğum yere çöküp kulaklarımı tıkadım. Tüm bu sesleri bastırmayı ummuşken yankı daha da şiddetlendi.

"Duru!" adımı ve tanıdık tınıyı duyunca ayağa kalkarak etrafımda döndüm. "Abi!" benimle diyaloğa geçmekten çok kendi diyeceklerini anlatıyor gibiydi.

Günebatan DöngüsüWhere stories live. Discover now