III

31 2 0
                                    

"Nasıl oluyor da bütün cinayetlerini bu kadar detaylı hatırlıyorsun?"

Bu soruyu merak etmiş olabilirsiniz, ve size şunu içtenlikle söyleyebilirim ki;
O kadar çok insan öldürdüm ki bir yerden sonra sayamaz hale geldim. Ve işin aslı, ilk birkaçı hariç çoğunu hatırlamıyorum bile! O kadar önemsiz can aldım ki, hepsini hatırlamak, hafızamı boşa harcamaktan ya da diğer bir deyişle israftan başka hiçbir şey olmaz, inanın bana. Öldürdüğüm onca kadın, erkek, çocuk ve bebek, her biri saniyeler içerisinde yok olup gittiler, ve hiç olmamış gibiler. Böylesine zavallı insanları aklımda tutmak, tamamen saçmalıktan ibaret.
Ancak, şunu söyleyebilirim ki, öldürdüğüm insanların çoğuyla geceleri farklı barlarda tanışıyor, onlarla tek gecelik ilişki yaşamak için evlerine gidiyor veya onları evime getiriyor, sonrasında onlarla ilişkiye girdiğim esnada, en savunmasız oldukları anda, onları bir çırpıda öldürüyor ve zevkin doruk noktasına ulaşıyordum.
Ah, sanırım bunu ilk yaptığım zamanı hatırlıyorum. Belki de hala onun kusursuz yüz hatlarını ve mükemmel vücudunu unutamadığımdandır, kim bilir?

İsmi...Nikita olmalıydı. Açıkçası, onu gördüğüm andan beri Nikita'ya yapacaklarımı düşünmekten anlattıklarını fazla dikkate almıyordum. Onu hemen öldürmeli miydim, yoksa onu bayıltıp, bir sandalyeye bağlayıp, saatlerce işkence mi etmeliydim? Belki de onu birkaç gün benimle kalması için manipüle eder ve ondan sıkıldığımda kafasına sıkardım. Tüm bunları düşünürken gözlerimle onu baştan aşağı süzüyordum. Viskisini yudumluyor ve ara ara benimle göz teması kuruyordu, ancak ben gözlerimi ondan ayırmıyordum, ne anlattığını dinlemiyordum. Aklımdan geçenler, onun boynunu öpmek, belki hafif ısırıklarla morartmak, bıçağımı önce boğazında gezdirip, sonra daha aşağılara indirmek, o içimdeyken nefes alışverişlerini yüzümde hissetmek, ellerimi karın kaslarında gezdirmek, parmaklarımı onun sarı saçlarının arasından geçirmek, onun zevkten dört köşe olmasını izlerken deniz mavisi gözlerine bakmak, tırnaklarımı kaslı kollarına geçirmek gibi kirli, ahlaksız düşüncelerdi. Bu sıkıcı sohbete bir son vermek istiyordum. Elimi onun elinin üstüne koydum. Yavaşça elini okşarken yüzümü yüzüne yaklaştırıp ona evime gelmek isteyip istemediğini sordum. Nikita belli belirsiz sırıtarak geceyi benimle geçirmeyi kabul etti, bunun üzerine gülümseyerek tek elimi onun yanağına koydum ve dudaklarına yapıştım.

Aceleyle evin kapısını açtım ve Nikita'yı elinden tuttuğum gibi içeri sürükledim. Ardından üstündeki ceketi sabırsızlıkla çıkarttım, bunu yaparken takım elbisenin ona ne kadar yakıştığını fark ettim. Gömleğinin düğmelerini açmasına yardım ettim, ardından dizlerimin üstüne çökerek kemerini de çözüverdim. Pantolonunun fermuarını açtım ve o beni saçımdan kavrayıp keyifle inlerken Nikita'dan gözlerimi bir saniye bile ayırmadım.

•••

Bir süre sonra yatağa uzandım ve üstüme tırmanmasına izin verdim. Kıyafetlerimi çıkarmaya gerek duymadım, ne de olsa çakım eteğimin cebinde duruyordu, yalnızca uzanarak iç çamaşırımı çıkarttım ve bacaklarımı onun beline dolayıp onu kendime doğru çektim. O içimdeyken kafamı geriye attım ve fısıldayarak ona benimle bir gece daha kalıp kalmayacağını sordum. İşi olduğunu ve sabah toparlanıp gitmesi gerektiğini söylemişti. İçimden ne yazık diye geçirdim, lakin ona bir şey söylemedim, yalnızca sırıttım. Nefes alışverişlerinin hızlandığını duyabiliyordum, ondan kurtulacaksam, en zayıf anında kurtulmalıydım. Ancak, tereddüt ediyor ve onu öldürüp öldürmemek üzerine düşünüyordum. Belki de onu uykusunda öldürebilirdim. Diğer bir yandan, onunla sevişirken korunmuyordum ve düşünmek için fazla zamanım yoktu. Aniden yaklaştığını ve git gide yoğunlaştığını hissettiğim hazla eteğimin cebinden çakıma uzandım ve gözlerimi ona diktim. Bana yakın olup olmadığımı sordu, ben ise hiçbir şey demeden ona bakıyor, sadece nefes nefese bir şekilde inliyordum. Gözlerini kapattığı bir anda cebimdeki çakıyı hızla çıkarıp onun şah damarına sapladım, hissettiği acıyla gözlerini açar açmaz bana engel olmaması için onun bileğinden yakaladım ve çakıyı çıkartıp bir kez daha boğazına sapladım. İkinci sefer çakıyı çektiğimde boğazından fışkıran sıcak kan yüzüme sıçradı, bu his beni zaten olduğumdan daha çok azdırmıştı. Öleceğinden emin olmak için çakıyı onun karnına, beline ve sırtına da sapladım, bunu yaparken beni ittirip yataktan atmaya çalışıyordu ama nafileydi, çünkü bacaklarımı ona kenetlemiştim. Kontrolsüz bir şekilde inleyerek kollarımı onun boynuna doladım, bedenim hissettiğim hazdan istem dışı titriyordu. Yüzlerimiz çok yakındı ve düzensiz nefes alışverişlerini hissediyordum. Dudağımı ısırdım. Tam bir şey demek üzereyken bana sertçe kafa atmasıyla yastığa geri gömülmüştüm. Bunu fırsat bilen Nikita benden kurtulup kendini yataktan can havliyle atmış, koridora yönelmişti. Kendimi tutamayıp kahkahalara boğuldum. Benden kaçabileceğini düşünmesi bile gülünçtü. Kahkahalarım evde yankılanırken, Nikita sürünerek kapıya doğru ilerliyordu, ancak bir karıncadan farksızdı. Yattığım yerden doğrularak ona doğru ilerledim ve yerdeyken onu tekmeleyip sırt üstü yere serilmesini sağladım. Üstüne çıktım ve gözlerimi kısarak onu inceledim. Yüzünde korku dolu bir ifade yoktu, aksine öfkeliydi ve hayal kırıklığına uğramıştı. Gülerek bıçağımı onun belirgin yüz hatlarında gezdirmeye başladım. Ölmek üzereyken bile bu kadar çekici görünmeyi nasıl başarıyordu? Belki de onu bu kadar çekici yapan kan revan içinde ve ölmek üzere olmasıydı. Düşüncelere kapılmışken öldüğünü fark etmemiştim bile. Ona baktığımda gözlerinin hala açık olduğunu gördüm, dudağının kenarından kan süzülmüştü, muhtemelen kendi kanında boğulmuştu. Altımdaki manzara hemen kurtulamayacağım kadar hoştu. Bir süre daha onu inceleyip üzerinden kalktım ve daha sonra bakmak için onun ölü bedeninin fotoğraflarını çektim. Ardından lavaboya gidip ellerimi ve kana bulanmış yüzümü yıkadım, bunu yaparken giderken akan kızıl suya bakıyordum. Odaya geri döndüğümde yavaşça onun yanağına dokundum, dakikalar içerisinde buz gibi olmuştu. Yere çömelip onu uzunca bir süre, bunu son kez yapabileceğimi düşünerek öptüm. Çekildikten sonra onun cesedinden kurtulmam gerektiğini fark ettim, ne de olsa onu kendi evimde öldürmüştüm. Onu küçük parçalara ayırıp, poşetleyip, arabamla bir nehre atabilirdim. Bu düşünceyle mutfağa gittim ve en keskin bıçağı aldım.

Kolunu, bacağını ve kafasını gövdesinden koparmaya çalışıyordum ancak nafileydi, etini kemikten ayıramıyordum. Bunun için testere veya balyoz gibi, daha güçlü bir alete ihtiyacım vardı. Bir süre sonra kan ter içinde kaldığımdan bu fikirden vazgeçtim ve onu bir bavula sıkıştırıp bavulu kapattım. Böylesi daha kolay olacaktı, ancak ölü bedenini direkt nehre atmak kendimi polise teslim etmek gibi olacağından nihayetinde onu ıssız bir ormanlık alanda gömmeye karar verdim.

Şeytanın İtiraflarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin