IV

26 1 0
                                    

İçimdeki karanlık gitgide büyürken, şimdiye kadarki cinayetlerimin hepsini yakalanmadan işlemiş olmak bana cesaret veriyordu. Sanki hayatımın sonuna kadar böyle devam edebilirdim. Yaşadığım şehri, ülkeyi veya görünüşümü değiştirebilir, ne zaman istersem yeni bir hayata başlayabilirdim. En azından o zamanlar böyle düşünüyordum, henüz ne kadar derin, geri dönüşü olmayan bir bataklığın içinde olduğumun farkında değildim. Peki tüm bu yaptıklarımdan pişman mıyım?
Açıkçası bilmiyorum. Cinayet işlemekten pişman olduğum söylenemez, ancak yeni birisi olarak doğup bambaşka bir hayata sıfırdan başlamak ister miydim? Kesinlikle evet. Eğer reenkarnasyona inansaydım, kendimi en kısa sürede öldürür ve başka bir bedende doğmayı umutla beklerdim.

•••

Nikita'yı öldürmemin ardından birçok seri cinayet işlediğimi hatırlıyorum, ancak  bunların hiçbiri o kadar da hatırlamaya değer değildi. Çoğusu barda tanıştığım insanları geceyi benimle geçirmeye ikna edip öldürmemle sonuçlanıyordu, bu da bir süre sonra beni sıkmaya başlamıştı ve daha farklı şeylere yönlenmeme sebep olmuştu. Kendime farklı teknikler, farklı kurbanlar, kısacası farklı heyecanlar arıyordum. Moralimin iyi olmadığı günlerden birinde, yanlış hatırlamıyorsam o gece sarhoştum, yolda bir sağa bir sola sallanarak yürürken önümde annesinin elini tutmuş yürüyen küçük bir kız çocuğuna gözüm ilişti. Kız sanırsam 6-7 yaşlarında falandı, annesiyle market alışverişinden dönüyorlardı. Etrafıma göz gezdirdim, koskoca yolda ben ve onlardan başka kimse yoktu. Bir süre daha onları takip ettikten sonra annesi küçük bir bakkalın önünde bir şey almak için durdu, küçük kıza kendisini beklemesini tembihledi, o sırada bir binanın duvarına yaslanmış onları izliyordum. Annesinin bakkala girmesini bekledim, ardından hızlı adımlarla çocuğa yetişip onu tek kolumla kucakladım, diğer elimle ise ağzını bağırmaması için kapatıyordum. Annesinin beni görüp görmediğini bilmediğimden hızlı davranmalıydım, diğer yandan fazla uzaklaşamazdım, sokaktan geçen birisine denk gelebilir veya binaların camlarından beni gören birisi polisi arayabilirdi. Önümdeki ilk ıssız ara sokağa girdim ve kızı gövdesinden tutup kafasını sertçe duvara çarptırdım. İtiraf etmeliyim ki elim böylesine narin ve küçük bir bedene alışık değildi. Kızın kafası tek darbede kanamaya başlamıştı. Tek elimle konuşamaması veya çığlık atamaması için boğazını sıkıyordum. Boğuk sesler çıkarıyor ve ayaklarıyla beni tekmelemeye çalışıyordu. Yalan söylemeyeceğim, o an çığlıklarını duymuş olmayı isterdim, eminim ki beni çılgına çevirirdi. Ancak, tedbirli olmalıydım. Ayaküstü bir cinayet işliyordum ve işimi mümkün olduğunca gizli ve hızlı halletmeliydim. Kızı nasıl öldüreceğime karar vermek için fazla zamanım yoktu. Bu sürede gözlerimi onun acı dolu yüzünden ayırmıyordum. Zevk alabilmemin tek yolu onunla göz teması kurmaktı, ne de olsa herhangi bir ses çıkarmasına izin vermiyordum. Bıçağımı çıkarttım ve kızın karnına birkaç kez sapladım, bunu yaparken diğer elimi gırtlağına dayamıştım, nefes almasını ve ses çıkarmasını oldukça zor hale getiriyordum. Bıçağı karnından çektim, üzerindeki elbise yavaşça kızıla bürünüyordu. Bu kez bıçağımı kızın sağ gözüne doğru götürdüm, ancak tam saplayacakken kafasını yana çevirmiş ve bıçağın ucunun kafasının kenarına denk gelmesine neden olmuştu. Sonuç olarak bu yaptığı kafasında ufak bir delik açılmasından ve beni daha da hırslandırmaktan başka hiçbir işe yaramamıştı. İstemsizce bir kahkaha patlattım ve dudağımı ısırdım. Bu kez daha büyük bir kuvvetle bıçağı onun gözüne indirdim, bunu daha önce deneyimlemediğim için ilginç bir haz alıyordum. Bıçağı çektikten sonra eğilip birkaç saniye kırmızıya bürünmüş gözünü inceledim, ardından gözlerimle onu baştan aşağı süzdüm. Zavallı kız korkudan altına kaçırmıştı ve durmadan gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Ben ise aldığım zevkten ve heyecandan titriyordum, diğer yandan yakalanma ihtimalimin beraberinde getirdiği adrenalinle kalbim hızla çarpıyordu.
Kızın daha fazla hareket edemeyeceğini ve konuşamayacağını anlayınca elimi boğazından çekip yere düşmesini sağladım. O yerdeyken birkaç kez karın boşluğunu tekmeledim, bu kızcağızın kan kusmasına neden olmuştu, muhtemelen karnını deştiğimden iç kanaması vardı. Onu hemen öylece bırakıp gitmek istemiyordum, henüz zevkin doruklarına ulaşamamıştım. Yine de fazla oyalanamazdım. Yanına diz çöktüm ve kızı saçlarından tutup havaya kaldırdım. Saçlarını sıkıca kavrayıp yüzünü dağılana kadar sertçe duvara çarpmaya başladım. Bir defa, iki defa, üç defa derken durup yüzüne baktığımda kızın ağzı burnu başka yerdeydi. Neredeyse tanınmayacak hale gelmişti, yüzü paramparçaydı ve ağzından, burnundan ve alnından sürekli yere kan damlıyordu. Burnu kırılmış, dişleri dökülmüştü, kaşı açılmış ve dudağı patlamıştı. Ayağa kalktım ve kızın cansız bedenini değersiz bir çöp parçası gibi orada duran çöp konteynerinin içine bıraktım. İrileşmiş gözlerle bir süre çöplerin arasında yatan atıktan farksız bedenini izledim, bunu yaparken istemsizce kendime dokunuyordum. Detaylı anlattığıma bakmayın, tüm bunları neredeyse üç-dört dakika içinde hallettiğimden pek fazla keyif almaya zamanım ve imkanım olmamıştı, ancak kesinlikle farklı bir deneyimdi ve bana bambaşka bir haz vermişti. Onun birkaç fotoğrafını çektim ve etrafımı kolaçan ettikten sonra sokaktan çıkıp hızlı adımlarla oradan uzaklaştım. Üzerime neredeyse hiç kan bulaşmamıştı, bu sayede rahatlıkla bir taksi tutup evime gidebildim. Yol boyunca annesinin kızını bulduğundaki yüz ifadesini ve hissedeceklerini düşündüm, bu düşünceler beni keyiflendiriyor ve berbat başlayan o geceyi kısmen iyi yapıyordu.

Elbette böylesine spontane cinayetler işlemenin başıma bir gün bela açabileceğini biliyordum, ancak dürtülerime bir türlü engel olamıyordum. Öldürme isteği bastırdığında irademe karşı gelemiyordum ve nihayetinde yakalanabileceğim veya arkamda delil bırakabileceğim kusurlu cinayetler işliyordum. Her ne kadar o gün sarhoş olduğum için böyle aptalca bir cinayet işleme kararı almış olsam da, yapmış olabileceğim ufak bir hata, geride bırakmış olabileceğim küçücük bir dna, hapsi boylamama neden olurdu. Böyle bir şeyin olması durumunda kendimi öldürürdüm, ancak henüz böyle bir planım yoktu. Öleceksem de böyle saçma bir hata sonucu ölmek istemezdim. Bu huyumdan kurtulmam ve cinayetlerimi daha planlı işlemem gerekiyordu. Diğer yandan, ben hiçbir zaman planlı bir insan olmamışımdır.
Ne kadar derin bir karanlığa batarsam batayım, bunun farkında olmadan daha fazlasını isteyecektim, buna şüphem yoktu.

Şeytanın İtiraflarıTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon