II

43 2 0
                                    

İtiraf etmeliyim ki, ilk cinayetimi biraz acemice işlemiştim. Sato'yu öldürmemin üzerinden çok geçmeden yakalanmaktan korkarak şehir değiştirdim. Epey berbat bir dönemden geçiyordum. Ancak, içimde sürekli bastırmak zorunda kaldığım bir his vardı. Sato'yu öldürmek, bana daha önce hiç deneyimlemediğim bir haz vermişti. O zevki tekrar yaşamak istiyordum. Daha fazlasını arzuluyordum. Aynı heyecanı iliklerime kadar hissetmeyi, kalbimin hızlıca çarpmasını, vücudumun kana bulanmasını istiyordum. Bu kez savunma mekanizması olarak değil, kasten ve yavaşça, her anın tadını çıkararak yapmak istiyordum. Tüm bunları kafamda kurgulamak bile beni tahrik ediyordu. Bilirsiniz ya, bir yemeği ilk kez tadıp çok beğendikten bir süre sonra bedeniniz istemsizce bir kez daha aynı lezzeti tatmak ister, o mükemmel hissiyatı unutmak istemez, o zamanlar tam anlamıyla bunu yaşıyordum. Durum böyle olunca kontrolü kendi elime almam gerekiyordu.

Osaka'da kaldığım süre boyunca bir otelde kalıyordum, ancak odaları iki kişilikti ve buna katlanmak zorundaydım. Odamdaki kızla tek kelime bile konuşmuyordum, o benimle muhabbete girdiğinde ise çenesini kapamasını söylüyordum. Euphie. Adı Euphie'ydi. İşte o zavallı kız bir gün odaya zil zurna sarhoş bir halde girdi, gözlerimi dikmiş onu izliyordum. Ayakta bile duramıyordu, beş dakikada bir tuvalete koşup kusuyordu. Bu salaktan  faydalanabileceğimi düşünüyordum.
Yataktan yavaşça doğruldum ve komodinimin çekmecesinden yeni aldığım bıçağımı çıkarttım. Banyonun önünde çıkmasını bekliyordum ve kalbim deli gibi çarpıyordu. Heyecandan titremeye başlamıştım ve sabırsızlanıyordum. Kız topallayarak banyodan çıkar çıkmaz onu saçından tutup duvara sürüklemeye başladım. Bana vurmak veya tekme atmak yerine çaresizce bileklerimden tutuyordu, ancak bu onun kafasını sertçe duvara çarpmama engel değildi. Euphie sersemleyince onu yere itip üstüne çıktım ve bıçağımı  sıkıca tuttuğum bileğine sürükledim, bıçağın keskin tarafıyla onun beyaz, yumuşak derisinde derin bir kesik açtım. Kız çığlık atmaya başlayınca ona sert bir tokat atıp ağzını kapattım ve onu rastgele karnından, boğazından, kolundan, göğsünden bıçaklamaya başladım. Altımda ağlayarak kıvranması beni çılgına çevirmişti ve vücudumun alev aldığını hissediyordum. Gülmemek için dudağımı ısırdım ve onu bıçaklamaya devam ettim. Bunu tadını çıkartarak yavaşça yapamamak beni delirtiyordu, sonuçta diğer odadakiler kızı duyabilirlerdi ve başım belaya girerdi. Yine de, her anın, her çığlığın, her direnişin ve her gözyaşının keyfini çıkartmaya odaklanmış durumdaydım.

Gözleri fal taşı gibi açılmış, göz bebekleri irileşmişti ve bana, gözlerimin içine bakıyordu. O an heyecandan titrediğimi fark ettim, ve o anın getirdiği adrenalinle bir kahkaha patlattım. Çok uzatmadan bıçağı kızın boğazına batırmaya başladım, yeterince saplandığında ise çevik bir darbeyle boğazında boydan boya bir yarık açtım. Şah damarından delicesine fışkıran sıcak kanı, yüzüme, ellerime ve kıyafetlerime sıçrıyor, onları parlak bir kırmızıya bürüyor ve ıslatıyordu. Euphie çırpınmayı kestiğinde tek elimi dudaklarıma götürdüm, ve parmaklarıma bulaşan kanının tadına baktım. Dilime yayılan acı, metalik tat pek hoşuma gitmese de, kurbanının kanının tadına bakmanın verdiği haz bunun önüne geçmişti. İşaret parmağımı onun kesik boğazında, kopmuş damarlarının arasında gezdirdim. Vücudu hala sıcaktı. İtiraf etmeliyim, bu seferki cinayetimden aldığım zevk bambaşkaydı, belki de bunun sebebi onu kasten ve yavaşça, her anın tadını çıkararak ve bütün çığlıklarını bilinç altıma kazıyarak öldürmüş olmamdı. Dudaklarımdan istemsizce ufak bir inleme döküldü, onun üstünden kalkarak yere oturup sırtımı duvara yasladım. Her yer buram buram kan kokuyordu, bir an önce duşa girmeliydim çünkü üstümdeki kan her geçen saniye kuruyordu. Ağır adımlarla banyoya ilerleyip üstümdekilerden kurtuldum ve buz gibi soğuk suyun altına girdim. Duş başlığından akan su bedenimdeki bütün kanı süzüyordu ve su gitgide daha pembe bir renk alıyordu. Gözlerimi kapattım ve yavaşça yere çöktüm. Suyun soğukluğundan nefes alışverişlerim güçleşmişti ve titriyordum. Kafamı geriye atarken elimi bacaklarımın arasına götürdüm, diğer bir elimle de tek göğsümü kavradım. Doğrusunu söylemek gerekirse, seksten bile bu kadar keyif aldığım söylenemezdi, doktorumun muhtemelen bir nemfomanyak olduğumu söylemesine rağmen. Birinin canını almak, gözlerindeki ışığın her geçen saniye sönüp gidişini izlemek, beni inanılmaz derecede tahrik etmişti. Geri dönüşü olmayan bir yola girdiğimin farkındaydım. Ancak, bundan hiç ama hiç rahatsızlık duymadım.

Şeytanın İtiraflarıTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon