VI

25 0 0
                                    

Fred'i kaçırmamın ardından günler geçmişti, ve ben bu süre zarfında cinayetlerimi işlemeye devam ediyordum. Bazılarını evime hapsediyor, bazılarını ise kendi evinde öldürüyordum. Açıkçası, onları kendi evlerinde öldürmek yakalanmamak açısından daha iyi bir seçenekti. Ne de olsa daha az kanıt bırakıyor ve cinayet mahallini temizlemekle uğraşmıyordum. Zavallıların cesetlerini adeta bir çöp parçasıymış gibi öylece yerde bırakıyordum. Bazen yaptığım işi o kadar beğeniyordum ki sonrasında unutmamak için işkenceden paramparça olmuş ölü bedenlerin fotoğraflarını çekiyordum. Bilirsiniz ya, anı kalsın diye. Bir gün bunlardan bazılarını kaçmaya kalkışırsa sonunun neye benzeyeceğini görmesi açısından Fred'e gösterdim. Yaptığım işi pek beğendiğini söyleyemem. Bana acımasız, yaşamaya hakkı olmayan bir katil olduğumu söyleyerek küfürler savurdu. Karşılığında okkalı bir tokat attıktan sonra ona "Biliyorum." dedim. Her neyse. Benim gibi kurbanlarını sabırsızca öldüren birine göre epey uzun zaman geçmesine rağmen onu öldürmüyordum. Arada sırada ona yemek veriyordum ancak onu bağlı olduğu sandalyeden çözmüyordum. Ona acıdığımdan değil elbette. Beni tatmin edene kadar yaşamasına ihtiyacım vardı, hepsi bu. Hala bana yeterince güven vermiyordu. İşin garibi, durumunu kabullenmiş gibiydi. Yaşamasına izin verdiğim her gün bana minnet duyuyor, gitgide daha çok bağlanıyordu sanki. Tüm bunlar onu serbest bırakmam için yaptığı rolün bir parçası da olabilirdi, lakin içimden bir ses durumun böyle olmadığını, bu çocukta garip bir şeyler olduğunu söylüyordu. Belki de gerçekten geçen günlerin etkisiyle Stockholm sendromuna kapılmıştı, kim bilir?

Asıl konuya gelecek olursak, bundan birkaç gün sonra beni gerçekten şaşırtan bir şey oldu. Fred'e her zamanki gibi yemeğini vermeye gittiğimde, yemeği reddetmişti. Ona ne olduğunu sorduğumda ise hiçbir şey söylemedi. Bir çeşit tükenmişlik yaşıyor olmalıydı. Çenesinden tutup öne eğdiği kafasını kaldırdım ve ona ne olduğunu sordum. Buna daha fazla dayanamadığını söyledi ve bunu söylerken sesi titremişti. Ardından hıçkırarak ağlamaya başladı. Bunu sempatimi kazanmak için mi yapıyordu yoksa gerçekten kırılma noktasına mı ulaşmıştı anlayamamıştım. Bir şey demeden onu izledim. Ağlaması beni tahrik etmiyor değildi, ancak şaşkınlığım ağır basmıştı. Bir süre daha ağladıktan sonra nefes nefese kaldı ve sustu. O sessizleşince yaklaştım ve onun kucağına oturdum, yüzünü ellerimin arasına aldım ve gözlerinden süzülen yaşları yalayarak temizledim, ancak onda hala duygusuz bir yüz ifadesi hakimdi. Yere bıraktığım yemeğe uzanarak tabaktan bir kaşık pilav aldım ve Fred'in ağzına yaklaştırdım. Birkaç saniye tereddüt ettikten sonra nihayet elimden bir kaşık yemişti. Çok geçmeden bir iki kaşık derken tabaktaki tüm yemeği bitirtmiştim ona. Yine de benimle göz teması kurmuyor, boş mermer zemini izliyordu. Onu böyle görmek beni sıkıyordu, doğrusunu söylemek gerekirse bana küfürler savunup işkencelerime direnmesi daha cezbediciydi. Bu düşüncelerin etkisiyle ayağa kalktım ve onu sandalyeye bağlayan ipleri çözüverdim. Başta yaptığım şeyi algılayamamış olacak ki öylece durmaya devam etti, ardından yavaşça kafasını kaldırarak şaşkınlıkla bana baktı. "Seni birkaç saatliğine serbest bırakıyorum. Aptalca bir şeyler yapmaya kalkışırsan başına gelecekleri biliyorsun." diyerek onu uyardım ve sandalyeyi tekmeleyerek yere düşmesini sağladım. Hızla toparlanarak başını teşekkür etme manasında öne eğdi ve ardından etrafa bakınarak gözlerini odada gezdirdi. Bana bu odadan dışarı çıkıp çıkamayacağını sordu ve ona elbette çıkamayacağını söyledim. Bunun üzerine yüzü düşse de bir şey demeden ağır adımlarla odada gezinmeye devam etti. Ben ise onu odaya kilitleyip dışarı çıkmak için anahtarlarımı arıyordum. O anda bir çift elin boynuma uzanmasıyla kendimi yerde buldum. Fred'in böyle bir aptallık yapmasını bekliyordum, bu yüzden hızla eteğimin altında bacağıma iliştirdiğim çakıma uzanarak sertçe onun koluna sapladım. Acıyla haykırarak benden uzaklaşırken boynumdaki ellerinin gevşediğini hissettim. Yerde sürünerek benden uzaklaşmaya, kapıya doğru ilerlemeye çalışıyordu. O an kocaman bir kahkaha patlattım ve yanına gidip onu yerde tekmeledim.

Şeytanın İtiraflarıWhere stories live. Discover now