5

126 27 26
                                    

Jin'in doğumu yaklaşmıştı ve her kes gibi ben de çok heyecanlıydım, kardeşimin minik bir bebeği olucaktı.

Benden korkucağı ve kaçağı aklıma geldiğinde gülüşüm soldu, bu büyü yü kaldırmak için gitmediğim tanrı, büyücü, titan vs. Hepsinin de cevabı aynıydı 'ruh eşin sadece gerçek yüzünü görebilir, büyü kaldırılamaz' olmuştu ve bana acıyarak bakmalarıysa cabasıydı.

Yarın 9. Ayı tamamlanıyordu ve 3 gün içinde bebeğin doğucağını düşünüyorduk ki jin'in karnı kasılmıştı ve suyu akmıştı, namjoon haber gönderdiğinde gecenin bir yarısı hemen yanlarına gitmiştim.

Kapıda durmuş bekliyordum ve jin'in ıkınma sesi 10 dakika boyunca sürmüştü, bir den bir bebeğin ağlama sesi geldiğinde güldüm, kapı açıldığında namjoon çıktı, içeri girmemi söylediğinde tereddüt etsem de içeri girdim.

Jin'in kucağında minik bir bebek duruyordu, esmer tenli, çıkmış kahve saçları, minik dudaklarının üstünde silik minik bir nokta, badem gözleri mor rengi taşıyordu ve çok sevimliydi.

Jin ve namjoon gülümseyerek bebeklerine bakıyolardı, ben ise kenarıda durmuş onları izliyordum, hekimler huzursuca işlerini yaparken yavaşça odadan çıktım, kendimi bir an yabancı hissetmiştim, bana verilen odaya geçerek yatağa oturdum.

Daha sonra kalkarak pencerenin önündeki koltuğa oturdum, ışığını saçan ay'a bakarak derin bir nefes aldım, babam toprak olsada ay bana her zaman babamı hatırlatırdı.

Kafamı eğdim, hayatım boyunca benden kaçmayan tek üç kişi vardı, jin, babam ve annem yerine koyduğum süt ennem, asla jin ve beni ayırmamış, ikimize de eşit sevgi vermişti, tıpkı babam gibi, bizi asla ayırmazlardı.

Eskiler aklıma gelince gülümsedim, kafamı yeniden kaldırıp ay'a baktım.

"Baba, jin'in minicik bir bebeği oldu, adı hoseok, çok tatlı, benden kaçıp saklanacak olması üzücü ama o daha küçük. Benden kaçmaz değil mi, küçük de olsa kaçmaz ama ağlayarak beni kendinden uzaklaş tıra bilir, sonuçta bebekler korktukları şeye karşı ağlarlar"

Sesim kısılır ken gözlerim doldu, kafamı sallayarak gözlerimi sıkıca kapattım, ağlama yoongi, şimdi değil, şimdi ağlayamaz sın.

Kendimi ne kadar sıksam da göz yaşlarım düştüğünde burnumu çektim, kapı açıldığında gözlerimi silerek kalktım.

Namjoon kaşlarını çatarak yanıma geldi.

"Neden ağlıyorsun?"

"B-ben, mutlu oldum o yüzden, bebek için yani, adınıza mutlu oldum"

Sıkıca sarıldığında bende sarıldım, geri çekilerek yeniden gamzelerini sergileyerek gülümsedi, gözleri parlıyordu.

"Bir anda yok oldun, gel hadi jin seni bekliyor"

Kafamı sallayarak onayla dığım da  ilerledik,  Odalarının önüne geldik, kapıyı açtığında içeri girdik, bebek yatağın üstünde uyurken jin'de yanında oturmuş onu izliyordu, bana dönerek elini uzattı, tutarak yanına oturdum, mutlu ve kısık sesi ile konuşmaya başladı.

"Çok tatlı değil mi"

Bende bebeğe bakarak gülümsedim çok tatlıydı,beyazlar içinde lotus çiçeği gibi her şeyi güzelleştiriyordu, kısık sesim ile onu onayladım.

"Evet"

"Neden sessizce gittin?"

"Boşver"

"Yoongi"

Namjoon hemen konuştuğunda  göz devirdim.

"Bizim için mutluluktan ağlamış"

Jin gülerek bana döndüğünde bende  bebeğe döndüm, gözlerini açmış etrafa bakıyordu, duru bir güzelliği ve parlak bir aurası vardı, ağlayacağı zaman gözleri bana döndü ve sustu.

Jin eline alacak iken durdu, biraz daha bakıştık bebek ile, gülerek elerini bana ulaşmak için uzattı ve çırpındı, jin alarak bana uzattı.

Diş etlerini sergileyerek ellerini açıp kapatıyor ve hala bana ulaşmak için çaba sarf ediyordu, korkarak jin'e baktım, minicik bir şeydi ve çok narindi, jin gülümseyerek konuştu.

"Al hadi, bak seni istiyor"

"B-ben alamam, minicik bir şey bu"

"Al hadi yoongi"

Hoseok istediğine ulaşamamış gibi yüzünü ağlamak için buruşturduğunda yavaşça uzanıp kucağıma aldım, ısımı hissettiğinde gülerek elini çeneme ve dudaklarıma koydu, dudağımdaki minik avucu öptüm.

Hoseok çabuk gelişecek gibi görünüyordu, tatlı tatlı mor gözlerini yüzümde dolaştırarak minik ellerini yüzümde dolaştırmaktan çok mutluydu ve ben ise benden kaçıp ağlamadığı, aksine beni istediği için çok mutluydum.

Namjoon huysuz sesi ile konuşarak kollarını göğüsünde kavuşturdu.

"Hah daha beni böyle istemedi, kıskandım şimdi"

Gülerek ona baktık, hoseok'da ses çıkarak güldüğünde ona döndüm, elimi minik yanağına koyarak okşadım, sol göz altında bir anda güneş sembolü görünüp kaybolduğunda şaşkınca jin'e döndüm, jin ise aynı şaşkınca bakışlar ile bana bakıyordu, ikimiz aynı anda konuştuk.

"Güneş"

"Ay"

Kaşlarını çatarak konuşmaya devam etti.

"Ay, sağ gözünün altında ay sembolü parlayıp kayboldu"

Kafamı sallayarak hoseok'a baktım.

"Jin ne saçmalıyorsun, hoseok'un sol gözünün altında güneş sembolü çıkarak bir den  kayboldu"

Namjoon bize gülerek hoseok'a biraz daha yaklaştı, minik eli öptü ve jin'e döndü.

"Bizim de sol ve sağ bileğimizde yin ve yang sembolümüz var jinnie, ruh eşi sembolleri bir birini tamamlar"

Ben şaşkınca hoseok'a bakarken jin ise bana bakıyordu, hoseok'u yatağa koyarak kalktım, ellerimi eşofman'ı ma sildim ve gergin sesimi gizleyerek konuştum.

"Neyse, uyuyacağım, iyi geceler"

Konuşmalarına fırsat vermeden hızla odadan çıkarak kendi odama geçtim, bu olamazdı, aramızda 30 yaş olan yeni doğmuş bir bebek.

Bu hem ahlaksızca hem saçmaydı, bu olamazdı, galiba ondan uzak durmalıydım.

Jin de bunu isterdi.

/

sope : wpWhere stories live. Discover now