10

154 24 24
                                    

İşler ile uğraşmaktan odamdan dahi çıkamıyordum, sürekli halk ile ilgilenmeliydim ve jin'in doğumuna az kalmıştı.

Zaman hızlı geçiyordu ve ben yetişemiyordum, bu haftayı da atlatırsam rahattım ve şimdiden bir ton işim vardı.

Yağmur yağıyor, rüzgar esiyordu, topraklar sebze meyve veriyor ve düzen eskisi gibi ilerliyordu.

Bu hafta da hızla geçerken yatağımda uzanmıştım, kapı açıldığında kaşlarımı çattım, minik ve hızlı adımlar yaklaşıyordu, kalktığımda hoseok yatağa çıkmaya çalışıyordu, gülerek eğilip kucağıma aldım, kollarını boynuma sardı,  kızgın sesi ile konuştuğunda tatlılığından ölücektim.

"Gi hyung hiç yanıma gelmedin, neden gelmedin, seni çok çok özledim"

"Üzgünüm bebeğim işlerim çok ve bende vakit bulamadım, sen nasıl geldin buraya"

"Babam bir hizmetliye söyledi, seni çok özledim"

Heyecan ile ellerini iki yana açtı ve iri gözlerini daha da büyüterek konuştuğunda tatlılığından ölücektim, yanağını öperek geri çekildim.

"Bende seni özledim bebeğim"

"Babam dedi ki yarın beraber gelin, doğum yapacakmış, gi hyung doğum nasıl yapılıyo"

Sorduğu soru ile gülerek gözlerimi etrafta gezdirdim, bunu jin'e sormalıydı, yutkunarak ona döndüm, hala merak ile bakıyordu.

"Bebeğim ileride bunları öğreniceksin, tamam mı"

"Tamaam, bahçeye çıkalım mı gi hyung, bir sürü ağaç gördüm"

"Hadi çıkalım"

Kalkarak onu sıkıca tuttum, odadan çıkarak bahçeye geldik, kucağımdan yere bıraktığımda koşarak mandalina ağacına gitti, yavaşça yanına giderek durdum.

Bana döndüğünde kucağıma aldım, sarkmış daldaki mandalina yı aldı, gülerek eline sığmayan mandalinaya bakıyordu, anlını öptüm.

"Soymamı istermisin?"

"Babam dedi ki, işlerini kendin yaparsan büyükler gibi yardıma ihtiyacın olmaz, ben soymak istiyorum"

Yere oturarak sırtımı ağaca yasladım, kucağımda rahat şekilde oturdu, mandalınayı soyarak kabuklarını yanımıza koydu, sonunda bitirdiğinde gülerek bana gösterdi.

"Oldu hyung başardım"

"Aferin benim güzelime"

Kızıl saçları öperek güldüm, kabuklara dokunarak toprağa karıştırdım, hoseok mandalinayı yemeye başladı, ellerini tombul yanalarına koyarak güldü.

"Tadı çok güzel hyung"

"Hmm bir ağaçta sen dikmek istermsin?"

"Evet, evet mandalina ağacı dikelimm"

Mandalina çekirdeği alarak ona uzattım, alarak kalktı ve ilerideki boşluk toprağın üstüne koydu, yanına giderek elimi minik elinin üstüne koyarak dua fısıldadım, elimizin altında turuncu bir ışık yayıldı.

Söndüğün de elimi çektim, hoseok da çektiğinde minik filiz görünüyordu, hoseok gülerek sarıldı, tatlı sesi ile konuştuğunda kalbim tatlılığından eriyecekti.

"Teşekkür ederim hyung, bu çoook tatlı"

"Rica ederim güzelim, ama bakımını yapmalısın, tamam mı"

"Tamaam, yaparım ki, unutmam"

"Güzel bebeğim"

Sıkıca sarıldığında geri yerimize giderek gövdeye yaslandım, sessizce duruduk, kafasını göğüsüme yaslamış dururken minik elini tutuyordum, 10 dakika öylece durmuştuk, kafamı eğdiğimde uyuduğunu gördüm, gülerek minik elini öptüm.

Uyanana kadar öylece durdum, hafif rüzgar esiyor ve sıcaklık tatlı tatlı mayışmamızı sağlıyordu, kıpırdandı ve kendini yukarı çekerek kafasını boynuma gömdü, şakağını öperek burnumu saçlarına gömdüm, kokusu huzuru yaşatıyordu.

Kaç saat durdum bilmiyorum ama kıpırdanarak gözlerini açtı, geri çekilerek gözünü ovup esnedi, gözlerini kırpıştırdı ve etrafa baktı, gülümseyerek konuştu.

"Hyung burada kalabilir miyim, burası çok güzel"

Kafamı sallayarak onayladım, üstümden kalktığında ben de kalkarak elini tuttum, içeri girerken konuşmaya başladım.

"İstediğin kadar kalabilirsin hoba, ama babanlardan izin almalısın"

"Teşekkür ederim hyung"

Yemek için masaya geçtik, kucağıma oturmak için mızırdandığında alarak oturttum, yemek geldiğinde yedirmeye başladım.

Gülümseyerek yemek yerken o kadar tatlıydı ki şişmiş yanaklarını öpmeye doyamıyordum, tabağı bitirdiğinde ben de bir kaç lokma alarak kalktım, odama giderek üstünü değiştirdim ve kendi üstümüde değiştirerek yatağa uzandım.

Bana sığındığında uyumaya başladık.

Sabah yüzümde minik dudaklar hissettiğimde güldüm, beline sarılarak üstüme çektim, kıkırdayarak ellerini yanaklarıma koydu.

"Gi hyung uyan hadii"

"Uyandım ki"

Hoseok'un 2 yaşında olmasına hala inanamıyordu, gözleri mi açarak güldüm, mor gözleri parlıyordu.

"Günaydın bebeğim"

"Günaydın"

Kalkarak kucağımda sıkıca tuttum, lavaboya geçtik, çıktım ve işini halletmesini bekledim, beni çağırdığında içeri girdim, ellerini yıkamak için bekliyordu, belinden tutarak kaldırdım, ellerini yıkadı, daha sonra yüzünüde yıkadı, indirdiğimde lavabodan çıktı.

Bende işlerimi hallederek çıktım, yataktan oturmuş beni bekliyordu, yanına giderek saçlarını öptüm, dolaptan kıyafet çıkartarak yanına bıraktım.

İkimiz de giyindik, daha doğrusu hoseok daha t-shirtü nü giyinmişti, altını giymesine yardım ederek kucağıma aldım, odadan çıkarak kahvaltı yaptık ve hava kırallığına geçtik, hoseok'un başı ışınlandığımız için biraz dönmüştü.

İçerisi jin'in çığlıkları ile doluydu, hemen dışarı çıktım, bahçeye giderek seslerin gelmediği bir tarafa geçtim, hoseok ellerini yanağıma koyarak gözlerini kırpıştırdı.

"Yoongi hyung babam neden bağırıyor?"

"Çünkü baban.. Doğum yapıyor.. Bu biraz acı verebilir, babanında canı biraz acımış"

"Ama biraza benzemiyor"

"Bak bebeğim, babana ağrı kesici vericekler ve ağrıları biticek, tamam mı, baban biraz narin ve hassas"

"Tamam ama çabuk versinler, daha fazla canı yanmasın"

"Tamam bebeğim, hemen vericekler"

Umarım doğum çabuk biterdi ki sanmıyordum.

/

sope : wpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin