9

138 26 18
                                    

Bu aylarda neredeyse doluydum, köylere indim, kurak toprakları canlandırmak için 4 saat uğraş verdim, eksiklerini tamamlamak için elimden geleni yaptım.

Yeni doğum yapan kadınların evlerine erzak gönderdim, toprak halkının bütün ihtiyaçlarına bizzat koşarak yardım etmeye çabalayıp çalıştım, tabi yüzümü örtmüştüm, gerçi onlar neye benzediğimi biliyorlardı ama yüzüm görünmediği için rahatlardı.

Halkım ne olursa olsun haksızlık yapmaz ve minnetini sonuna kadar gösterirdi, babam dan sonra ki yönetimi bir nebze değiştirmiştim ve halkım gibi bende onlara çok bağlıydım.

Ucube olabilirdim ama yinede onlar ile iç içe bir aile hissini taşıyordum, jin her hafta mektup gönderiyordu ve bende meşgul olduğumu söylüyordum ki o da artık fazla mektup gönderme meye başladı.

Bu gün yeniden kasabaya inmiştim ki çok yorulmuştum, masaya oturduğumda yeniden bir mektup geldi, alarak açtım, gülerek kafamı salladım.

Hoseok'un doğum gününü kaçırıştım ama jin hamile olduğunu yazdığında kalkarak odama gittim, duş alarak hazırladım, hemen hava maabedine geldim ve içeri girdim.

Namjoon ile yağmur akışını da konuşmalıydım, topraklarım resmen neredeyse susuz kalmıştı.

Dengeyi boşlamışlardı ve kontrol dahi etmiyorlardı.

İçeri girdim, jin kalkarak yanıma geldi, sıkıca sarıldım ve saçlarını öptüm, jin gibi hoseok da koşarak geldiğinde güldüm, bacağıma sarılıp kendini yukarı çektiğinde jin'den ayrılıp onu kucağıma aldım.

"Gi hyung"

"Hobam benim"

Yanağını sıkıca öptüm, gülerek o da benim yanağımı öptü, gözleri gözlerime bakarken parlıyordu, oturduğumda minik elleri göz altlarımı buldu, sağ gözüme baktı.

"Siyah"

Gülerek sol gözüme baktı daha sonra.

"Mavi"

Kıkırdayarak mavi gözüme dudaklarını bastırdı ve geri çekildi.

"Kedi hyung çok güzel"

Kelimelerini tamami ile doğru söylerken kafamı salladım.

"Minik hoba da çok güzel"

Minik tombul elini  kalp dudakları üstüne örttü ve utangaç şekilde kıkırdadı, anlını öptüğümde kafasını omuzuma yaslayarak kollarını boynuma sardı, hoseok sanki 5 yaşında bir çocuk gibi konuşuyor ve 4 yaşında bir çocuk gibi görünüyordu ama o daha 1 yaşındaydı.

Jin'e döndüm ve gülümsedim.

"Tebrik ederim jinnie"

"Heyecanlıyız"

Namjoon da onun kadar heyecanlı ve yerinde duramıyordu, sürekli bir birlerine bakıp gülümsemeleri, mutluluklarını gülüşleri ve parlak gözleri ile paylaşmaları, çok özeldi.

Biraz daha mutluluklarını paylaştıklarında hoseok hala kucağımdan inmemiş ve daha da yerleşmişti, kucağımda olmayı çok seviyordu, namjoon'a döndüm ve konuştum.

"Namjoon eskisi kadar yağmur yağmıyor, topraklarım susuz kaldı, neden göğü kontrol etmiyorsunuz?"

Namjoon kendini düzenleyerek yutkundu, ellerini kenetledi ve konuşmak için düşündü, yerde olan gözleri beni buldu.

"Hoseok ile ilglenmeye çok alıştım ve aklıma gelmedi, üzgünüm"

"Hava da fazla rüzgar da yok, sıcaklık bizi etkiliyor, kendinizi toparlansanız iyi olur, halkım isyana dayanmak üzere"

"Üzgünüm, en kısa zamanda toplantı ayarlayacağım"

"İyi olur"

Hoseok kıpırdanıp elini çeneme koydu, kafamı eğerek ona baktım.

"Hoba"

"Gi hyung, isyan ne?"

"Sen şuan küçüksün bebeğim, anlayacağın bir yaşa geldiğinde anlatmamı istermisin?"

"İsterim"

Saçlarını öperek sıkıca sarıldım, jungkook ve taehyung gelerek kendilerini koltuklara bıraktılar, jungkook gözlerini kapattı.

"Ağaç tarihi ne zor dersmiş ya, annem uyutmadı resmen"

Taehyung kıpırdandı ve uykulu sesi ile konuştu.

"Asıl hayvan dilini öğren sen, babam ezberlemezsem cezalandırıcaktı"

Aynı anda esnediklerinde kalkarak odalarına gittiler, hoseok da esneyerek elini ağızına götürdü, gözlerini kırpıştırdı ve tatlı tatlı konuştu.

"Gi hyung benim ile uyu"

"Hadi uyuyalım meleğim"

Kalkarak jin ve namjoon'u yalnız bıraktık, odaya girdik, hoseok'u yatağa bıraktım, üstümü değiştirdim ve yanına oturarak sarılıp uzandım, minik vücudu hemen bana sığındığında burnumu kiraz kokulu saçlara gömerek uykuya daldım.

/

sope : wpWhere stories live. Discover now