3.bölüm

28 9 1
                                    

Mina ve Melek(Melek'in ağzından)
"Mina, bu kalp önemli bir kalp"
"Biliyorum ama ne işe yarayacak? "
"Bunu Rüya biliyor olabilir. "
Kalbi görmemi engelleyen kumral saçımı kulağımın arkasına aldım. Rüya kesin biliyordur ama Rüya nerede? Bunu öğrenmemiz lazımdı. Fakat ne bir pusula, nede bir haritamız vardı. Bu halde onu nasıl bulabilirdik?Tabii ya! Bizim şato.
"Mina bizim şatoya gidiyoruz. "
Kolundan çekiştirerek koşmaya başladım. Ne kadar hızlı, o kadar iyi.

Rüya

"Yolculuk nereye hanımlar"
O an ne yapacağımı biliyordum. Sadece cevap verir gibi yapıp kaçmam gerekiyordu.
"Seni ilgilendiren bir yer olduğunu sanmıyorum. " dedim ve Çiçek'i kolundan tutarak koşmaya başladım. Engel olmadı,ya da peşimizden koşmadı. Kafamı iki saniye arkama çevirdiğimde sadece gülümsüyordu.
Onu umursamadım. Umursamak gibi bir seçeneğim yoktu zaten. Bileğim artık daha az acıyordu.
"Rüya nereye gidiyoruz? "
"Prens Eren'in sarayına gidiyoruz"



Yaklaşık bir saattir yoldaydık.Artık koşmaktan bitkin düşmüş bir halde yürüyorduk.Prens Eren'in sarayına daha çok vardı.Yarım saatlik bir mola vermiştik.Yanıma yemek aldığım için şanslıydık.Yoksa Kabus perileri yüzünden değil açlıktan ölecektik.Neden olduğunu bilmiyordum ama sanki takip ediliyormuş gibi hissediyordum,yürürken sürekli arkama bakıp durmuştum bu yüzden Çiçek'in garip sorularına ve bakışlarına maruz kalmıştım.Molanın üstünden yarım saat geçince  Çiçek durmak istediğini söyledi ama ben durmamakta ısrar ettim çünkü ne kadar erken o kadar iyi.

Prens'in sarayına neredeyse varmıştık.Uzun süredir yoldaydık ve çok yorulmuştuk.Yanıma aldığım yemeklerin hepsi bitmiş,geriye sadece en fazla iki yüz ml olduğunu düşündüğüm kadar su kalmıştı.

''Rüya,ne kadar kaldı?''

''Az kaldı,dayanmalıyız.''

''Su var mı? İnanılmaz susadım''

''Var ama az iç çok az kaldı''

''Umarın şu Eren dediğin çocuk iyi biridir.''

''Merak etme gayet iyi bir çocuk''



Yaklaşık on beş dakika sonra nihayet şatoya varmıştık.Çiçek mutluluktan ağlayacak gibi gözüküyordu.Aslında bende öyleydim çünkü yaklaşık iki saattir yürüyorduk ve bacaklarımız o kadar ağrıyordu ki yakında bizi taşımayı bırakacaklardı.Hiç bu kadar uzun süre yürümemiştim.Eren'e gelmeden önce bir mektup yolladığım içibn haberi olduğunu düşünüyordum.Ve yine dua'm tutmuş olacak ki Eren bizi kapıda bekliyordu.Hemen yanına koştum.Beni görünce dudaklarında küçük,masum bir gülümseme belirdi.

''Seni özledim Rüya''

Bu cümle beni gülümsetmişti.

''Yorulmuş olmalısınız sizi daha fazla tutmayım ben.Hizmetçiler size odalarınızı gösterir.''

''Teşekkürler Eren''

''Rüya o bir prens,onunla düzgün konuşmalısın bence.''

Eren ile bakıştık.Sonra ikimizde gülmeye başladık.

''Merak etme Çiçek,benim iznim var''







Saraya geleli yaklaşık üç saat olmuştu.Odamda huzur içinde oturuyordum.Haftalar sonra ilk defa kendimi iyi hissetmiştim.Eren'e ayağımın iyileştiğini söylememe rağmen,bileğime bakması için bir şifacı göndermiş,kadın kontrol edene kadar başımda beklemişti.Şifacı kadın ayağımda bir sorun olmadığını söylemiş,ayrıca bir kaç gün sonra tamamen geçeceğini de belirtmişti.Ayağımın daha hızlı toparlanması için kahverengi,ince ve rahatsız etmeyen bir bandaj sarmıştı.





Rüyaların kabusu -Periler Diyarı 1.kitap-Where stories live. Discover now