"Söylesene gölgeci, benim sana karşı hissettiğim bu bağlılık da bir esaret mi?"
Bu bir vahşetti.
Bu bir savaştı.
Bu belki bir esaretten kurtuluş, belki de ellerini bağlamaktı.
Biz büyük bir savaşın ortasındaydık. Bu bombalı bir araca binmeye benziy...
şarkıyı açmayı, oyu ve yorumu unutmayın, iyi okumalar!!
Oops! Questa immagine non segue le nostre linee guida sui contenuti. Per continuare la pubblicazione, provare a rimuoverlo o caricare un altro.
Oops! Questa immagine non segue le nostre linee guida sui contenuti. Per continuare la pubblicazione, provare a rimuoverlo o caricare un altro.
İTALYA, MİLANO:
"Ne demek, ya?" diye bağırdı Nil Kıraç. Ekin elini onun omuzlarına koydu ve sakinleştirmeye çalıştı. "Tamam," dedi. "Deces kayıp olabilir ama ben halledeceğim, tamam mı?"
"Nasıl halledeceksin Ekin? Koskoca İtalya mafyası kayıp, bunu nasıl halledeceksin? Üstelik tamda Bars Karan Akpınar'ın elindekilere erişebilecekken, bu nasıl olur?" Ekin Kıraç derin bir nefes alıp başını olumsuz anlamda salladı. "Bilmiyorum, ama halledeceğim."
TÜRKİYE, ANKARA:
İnandığın her şey yalandı küçük kız, insanlar sana şeker almadı, hepsi seni geride bıraktı. Biz geride kalmaya mahkumduk ve bizim kimsemiz yoktu. Kanayan kanlar hep başka bedenlerden aktı ama hepsi senin çocukluğunun yaralarının yara bantlarından sızdı.
Bazı yaralar dikiş tutmaz, bazı yaraları yara bandı kapatmaz. Bazı acılar dışa vurulmaz, bazı kurşunlar kan akıtmaz. Bazı çocukların kalbinin dili olmaz.
Dilsiz kalpler, en çok onlar severler.
Kimse sana gerçek benliğini sunmaz, küçük kız.
Kimse sana güvenmez, sende onlara güvenmezsin, küçük kız. Güvenin tekneni alabora edeceğini bilir, onunla aynı sulara açılmazsın. Ruhun kırık teknesi çabuk yıkılır, seni hep güvenip o tekneye aldıkların bitirir.
