İkinci Bölüm: Geçmişten Gelen Mektup

136 44 815
                                    

merhabalaaaaaaar!!!! öncelikle ikinci bölüm ile karşınızda olduğum için çooook mutluyum 🥺🥺❤️

Sanrıdan Kuklacı playlistini açmayı unutmayııın<33

iyi okumalar<3333





Günümüz, 2029

Elbet kaybetme ihtimalin vardır, dört odacıklı organını bağladığın her şeyi.

Küçük Hazan, hayatın acımasızlığıyla o kadar erken yaşında tanışmamış olmanı isterdim. Başını saklayacağın omuzun olmasını, bir evin olmasını isterdim. Evet, aynı şeyi istiyoruz. Hayaller değişmedi çünkü gerçekleşmediler. İyileşemedin belki ama güçlendin.

Bak büyüdük, halbuki tüm o şeyleri yaşarken nasıl da küçüktük.

Kaybettiğini elinde yokken anladığını sandın ama doğduğundaki ilk feryadındı asıl kayıbın.

Kukla olmak değil mesele, kendini bile kuklalaştıran insanlar var şu hayatta. Önemli olan kukla gibi hissetmek, hisler önemli olanlar. Kuklalar iplerini hiç mi kurtaramazlar?

Derler ki, kayıplar yeni bir başlangıçtır. Ve de eklerler, her yangın yeni bir ormanın tohumudur.

İki katlı, büyük evimin salonunda uyandığımda sırtım ağrıyordu. Doğruldum ve esnedim. Onlarca para verdiğim koltuklarda uyumak işkence gibiydi.

Sehpanın üzerindeki telefonum titrediğinde elime aldım ve ekrana baktım. Ayaz arıyordu. Cevapladım ve kulağıma götürdüm. "Alo, Hazan uyandın mı bebeğim?"

"Evet," dedim ve esnedim. Telefonun arkasından Elya'nın sesi geliyordu. Sevgili oldukları için iki senedir aynı evde kalıyorlardı.

"Biz kahvaltıya sana geleceğiz, onu haber verecektim." Ayağa kalktım ve amerikan mutfağa ilerledim. "Tamam canım, gelin. Gelirken kaşarlı simit alır mısınız?" Güldüğünü işittim.

"Yemezsen ölürsün çünkü, tamam hadi kapatıyorum."

Telefonu kapattığında salona dönüp sehpaya bıraktım ve dolaptan yumurtaları çıkardım. Hızlıca özel tarif omletlerimden birini yaptım. Masaya kahvaltılıklar hazırladım. Tostları her zaman yediğimize göre yaptım ve meyve sularını doldurdum.

O sırada kapı çaldı. Büyük ihtimalle yine kırmızı gülleri getirmişti çiçekçi. Hızlı adımlarla kapıya ilerledim. Açtığımda karşımda kargocuyu bulmayı bekliyordum fakat bir elinde bir zarf, diğer elinde ise kırmızı güller vardı.

Elindekileri aldım ve imza atıp kapıyı kapattım. Kırmızı güller dört senedir her gün geliyordu. Bars Karan Akpınar, bana gülleri göndermeye devam ediyordu ama artık not bırakmıyordu.

Çiçekleri sehpaya bıraktım ve siyah L koltuğa oturup zarfın etrafına baktım. Bir isim aradım, gözlerime ise o isim çarptı. Cüneyt Çağın.

İsim gülümsememe sebep olsa da tedirgindim. Zarfı açtım. İçinden bozuk bir düz yazıyla yazılmış, kısa bir mektup çıktı.

'Sevgili kızım Hazan,
Bu zamana kadar birbirimize sırtımızı yasladık. Sırdaş olduk, yoldaş olduk. Eğer sen, şuan bu mektubu okuyorsan ben çoktan ölmüşüm demektir. Ben öldüysem, Kara Katip sizin peşinize takılmış demektir. Onun kim olduğunu şuan söylemeyeceğim, ama onun da zamanı gelecek. Sadece senden şunu istiyorum güzel kızım. Ayakta kal, birbirimize öğrettiğimiz her şey için ayakta kal. Bars Karan Akpınar , onu bul. Artık birbirinize ihtiyacınız var, onu bul.

Sanrıdan KuklacıTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang