4.Bölüm: Arafın Gölgesi

39 8 5
                                    


4.Bölüm: Arafın Gölgesi


Shoshana Michel - Autumn's Waltz


"Fotoğrafa bakarak, fotoğrafın kamera arakasını göremezdiniz."


   Umut etmek iyi bir şey mi, kötü bir şey mi karar veremiyordum. Ya beni dibe batıracak ya da beni dipten çıkartacak. Fakat ben hayatıma umut kelimesini hiç dahil etmiyordum. Bu benim için bir nevi kendimi koruma yöntemimdi. Az umut, az hayal kırıklığı demekti.

Anlık gördüğüm görüntünün kafamda olumlu senaryolar yazmasına izin vermemeliydim. Kendimi kandırmak -umut etmek- hiçbir zaman bana iyi gelmemişti. 

Şaşkın bakışlarımı babamdan tuvale çektiğimde ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Tuvalde gördüğüm, bir adam okyanusun derinliklerine doğru kendini bırakmıştı. Fakat yine de sağ elini yukarıdan ona doğru gelen sapsarı saçlı deniz kızına uzatıyordu. Deniz kızının ise zaten tek bir yol çizelgesi vardı. En azından annemin bana anlattığı masal böyleydi...  Deniz kızının geldiği su ışıldılar içinde ve aydınlıktı. Fakat adam suyun kapkara derinliklerine doğru batmaktaydı. Adam ya deniz kızının elinden tutacak ve kurtulacak ya da kapkara derinlikte kaybolacaktı. Biz tuvalden ancak bu kadarını görüyorken annemin anlatımıyla adam, deniz kızının elinden tutarak su yüzüne çıkıyordu ve kurtuluyordu.

"Adam, deniz kızının elinden tutup kurtuluyor mu?" diye sordum yıllar önce anneme de sorduğum soruyu.

"Tuvale resmetmenin en sevdiğim yanı da bu..." Kaşlarımı çatarak ne dercesine baktığımda "Hikaye senin bakış açında." dedi.

"Ben senin bakış açındaki hikayeyi sormuştum ama..."

Babam tuvalin önünden ayrılarak arkadaki gri koltuğa yöneldi. Konuşmak için benim de gelmemi beklediğinde yavaş adımlarla koltuğa doğru ilerledim. "Adam, okyanusun derinliklerinde kayboldu ve bir daha kimse ona ulaşamadı." dedi ben koltuğa oturduğumda. Aynı soru, farklı cevaplar.

"Tanıdıklar mı bari?" dedim umursamaz bir şekilde. Kim dercesine baktığında "Şu adam ve deniz kızı." dedim.

"Tanıdığını sanmıyorum." dedi arkasına yaslanırken. Derin bir sessizlik olduğunda etrafıma bakındım. Üstü beyaz tülle kaplı tuvallerin altındaki hikayeleri de merak etmiştim. "Eee n'aptın bensiz bunca zaman?" dedi sessizliği bozarak. Sorusunu duyduğumda güçlü kahkahamı engelleyememiştim. O ise neye güldüğüme anlam verememişti. 

"Ben zaten hep sensizdim, yeni bir şey değil yani." dedim yüzümde asılı kalan gülümsemem ve alaylı ses tonumla.

"Peri..." dedi, Mahperi değil. Fakat içimden düzeltmek hiç gelmemişti. Çünkü her ne kadar sesli dile getiremesem de bana böyle hitap edilmesini özlemiştim. Babam tarafından... "Şu an bazı taşların yerinde oturmadığının farkındayım. Fakat eskiden sana olan sevgimi çöpe de atamazsın." Şu an bana karşı bir sevgisi kalmadığını daha net bir şekilde ifade edemezdi herhalde.

"Bazı taşlar değil, hiçbir taş yerinde değil. Hem ben her şeye göz yumarım, her şeyi unuturum ama kendimi çöp gibi hissettiğim günü asla unutmam!" Gözlerimi kapatıp derin bir nefes alıp tekrar gözlerimi açtığımda ona bunları anlatmamın bir değeri olmayacağını biliyordum. Bu yüzden gerek de yoktu. "Ayrıca ben buraya seninle dertleşmeye gelmedim. Annemin katiliyle sohbet edecek değilim zaten." dediğimde babamın mimiklerinin değiştiğine an be an şahit olmuştum. Aniden ayağa kalkmasıyla donakalmıştım.

ESİNTİNİN KÖKLERİWhere stories live. Discover now