1. Bölüm: Yerimi Bilmem

70 10 13
                                    


1.Bölüm: Yerimi Bilmem


Mor ve Ötesi - Araf


"Giydiğimiz kıyafet kimliğimizi oluşturmaz."



08.09.2003

(İstanbul)

   Küçük Peri babasının ona aldığı, annesine benzeyen uzun sarı saçlı bebeğinin saçlarını nazik bir şekilde tarıyordu. Tıpkı annesinin onu incitmeden yaptığı gibi... Küçük Peri'nin gözleri güzel bebeğinin saçlarını nazikçe tararken aynı zamanda başucunda duran saatteydi. Saate bakıp saatin kaç olduğunu bilemezdi. Fakat babası ona öğretmişti‚ büyük çubuk en baştaki yere küçük çubuk ise en alttaki sayının yanındaki sayıya denk gelirse akşam yemeği vakti gelmiş demekti. Saat tam bu şekil olduğunda babası işten dönmüş‚ akşam yemeği vakti gelmiş ve annesi onu akşam yemeği için haber vermiş olması gerekiyordu. Fakat büyük çubuk en baştaki sayıyı biraz geçmiş olmasına rağmen annesi gelmemişti. Küçük Peri‚ bebeğini yatağına bırakıp üstünü de örttükten sonra ufak adımlarla odasından çıkıp mutfağa doğru ilerledi. Anne ve babası mutfak masasında büyük bir ciddiyetle konuşuyorlardı. Peri anne ve babasının baş başa kalmak istediklerini düşünüp kıkırdadı. Gülmesinden çıkan sesi bastırmak için elini ağzına götürmüştü ama babası onu çoktan fark etmişti.

"Ay parçam‚ gel." Peri büyük adımlarla mutfak masasındaki yerine geçip oturduğunda anne ve babasının suratına sırıtarak bakıyordu. Anne ve babasının baş başa kalmayı istemelerine sevinmişti. Ama yemeklerine dokunmamışlardı. Annesinin suratına baktığında gülen suratı biraz solmuştu ama belli etmemişti. Çünkü annesinin gözleri doluydu.

"Peri... Sana bir şey söylememiz gerek kızım." diye lafa girmişti babası. Peri babasına döndüğünde babasını annesinin yüzüne bakıp tekrar ay parçası kızına dönmüştü. "Biz annenle bir karar verdik..." Annesinin ağzından ufak bir hıçkırık kopmuştu ve ardından gelen bir damla gözyaşı. Peri neler olduğuna anlam veremiyordu. "Boşanıyoruz‚ kızım." Peri'nin kaşları çatılmıştı. Boşanmak ne demekti ki? Sanırım iyi bir şeydi ki annesi mutluluktan ağlıyordu. İç çekip annesine baktığında gülümsedi. Masada yemeğinin yanında bisküvili pasta vardı. Babasının ve kendisinin en sevdiğinden. Annesi yemekten önce yemesine her zaman kızardı. Ama şimdi mutluluktan ağladığı için kızmazdı belki. Bisküvili pastayı önüne çekip ağzına bir çatal aldığında annesine baktı. Buruk bir şekilde gülümsüyordu. Kızmamıştı. Çünkü annesi mutluydu. Mutluluktan ağlıyordu...

Günümüz
(İstanbul)

   Aile, anne baba ve çocuklardan oluşan toplumun en küçük birliğidir. Aile, kan bağıyla birbirine bağlı kişilerden oluşur. Bu kan bağıyla insanlar birbirlerine karşı bir sevgi verme ve alma zorunluluğu hissederler. Herkes birbirini sevmeli, kavga ve anlaşmazlık olduğu zamanlarda günün sonunda kucaklaşmalı... Toplumda aile sevgisi ve aile saygısı çok önemli bir yer tutuyor. Çevremizde ailesiyle arası çok da iyi olmayan veyahut ailesiyle görüşmeyen kişilere karşı bir ön yargı var. "Ailesiyle görüşmeyenin bize ne faydası olacak? Kesin nankördür o, öyleleriyle arkadaş olunmaz..." Daha niceleri. Anne ve babalarımıza saygımızı asla yitirmemeliyiz. Onlar bizi bugünlere getirdi sonuçta değil mi? Kardeşlerimizin her zaman yanında olmalıyız. Günün sonunda sırtımızı dayayacağımız kişi sonuçta değil mi?

ESİNTİNİN KÖKLERİOù les histoires vivent. Découvrez maintenant